ÖLÜ DENİZ YAZMALARI
İnsanlık tarihi
dinsel inançlar yönünden incelendiğinde, kutsal din metinlerinin azlığı dikkat
çeker ve hatta eldeki örneklerin gerçekliği ve değiştirilmediği tartışma
konusudur. Kuranı Kerim dışında bu tartışma yüzyıllardır sürmektedir. 1947´de
bir çoban tarafından bulunan Ölü Deniz yazmaları ikibin yıllıktır ve Orta Doğu
din tarihinin en eski belgeleridirler. Ama asıl önemli olan bu yazmaların, din
tarihini ve güncel inançları değiştirebilecek içerikte olduğu iddialarıdır.
1947 yılında,
Filistin´deki Ölü Deniz´in kuzeybatı kıyısındaki Qumran Vadisi´nde keçilerini
otlatan Tamirahlı Muhammed AdDib adlı çoban çocuk, kaybolan keçisini bulmak
için kayaların arasında dolaşırken, bir mağara girişiyle karşılaştı. Korka
korka içeri girdiğinde, ağzı kapalı bir çömlekle karşılaştı. Muhammed bir taşla
çömleği kırdı ama korkmuştu, öylece bırakıp kaçtı, ertesi gün bir arkadaşını
yanına alarak tekrar mağaraya döndü, daha içerde başka çömlekler vardı. Ne
bulduğunu bilmeyen ve çömlekleri içinde hazine bulma umuduyla kıran Muhammed´in
buluşu, aslında yüzyılın en önemli buluşuydu. Genç çoban, 2000 yıl öncesinde
yazılan "Ölü Deniz Belgeleri"ni bulmuştu. Daha sonraları
araştırmacılar, yakındaki mağaralarda başka çömlekler de buldular. Karbon 14
deneyleri, belgelerin en azından 1900 yıllık olduğunu kanıtlıyor; buna karşın
Tevrat´ın bilinen en eski kopyası ancak 1000 yıl öncesine aittir. İlk keşif
Bedeviler tarafından 7 yazıtın bulunmasıydı ve bir araştırma başlatıldı. Bu
araştırma yaklaşık on yıl sonra sona erdi. Ve sonunda 11 mağarada yine küplerin
içinde yüzlerce parçalanmış yazıt bulundu. Aynı yıllarda arkeologlar mağaralara
yakın bir yerleşim merkezini araştırıyorlardı.
Qumran
harabelerini kazılar sonucunda ortaya çıkardılar, Ölü Deniz ve mağaraların
bulunduğu dağların arasındaki kıraç toprakların üzerindeki karmaşık oluşumları
ortaya çıkarırken, yazıtları yazanları tanımlamada yardımcı oldular.
Araştırmalardan kısa bir süre sonra Karbon 14 testi aracılığı ile eski
yazıtlarla ve dilbilim ile ilgili kanıtlar oluşturuldu ve Qumran harabelerinde
elde edilen bilgilerle karşılaştırılarak, yazıtların M.Ö. 3. Yüzyıl ile M.S. 68
yılları arasında yazıldığı ortaya çıkarıldı. Kutsal bir içeriğe sahip olan
yazıtlar İsrail´de Nasıra tanrısının yaşadığı eski İkinci Tapınak zamanından geliyordu
ve diğer kutsal kitaplardan yaklaşık 1000 yıl daha eskiydiler. Yarım yüzyıl
önceki araştırmalar bu yana yazıtlar ve bu eski yerleşim merkezi bilimsel ve
toplumsal ilginin odağı oldular. Bunun yanı sıra bu yerleşim merkezi
tartışmalara da neden oldu. Bu yazıtlar neden mağaralarda saklanıyordu?
Yazıtları oraya kim koymuştu? Ve
Qumran´da kimler yaşıyordu? Yazıtları burada yaşayanlar mı yazmıştı? Bu mağaralarda mı yaşıyorlardı? Yazıtlar Hristiyanlık ve Musevilik için ne anlam taşıyordu?
Qumran´da kimler yaşıyordu? Yazıtları burada yaşayanlar mı yazmıştı? Bu mağaralarda mı yaşıyorlardı? Yazıtlar Hristiyanlık ve Musevilik için ne anlam taşıyordu?
QUMRAN KÜTÜPHANESİ
Parçalanmış ama
orjinalliğini koruyan yazıtlar, Qumran civarlarında bulundu ve M.Ö. 3. Yüzyıl
ile M.S. 68 yılları arasında yaşayan Musevilere ait dökümanlara Qumran
kütüphanesinde de rastlandı. Hiç kuşkusuz 20. Yüzyıl´ın en büyük tarihi
metinlerini içeren bu kütüphane Musevi halkının 2. Tapınak Zamanı´nındaki edebi
düzeyini göstermiş ve tüm Hristiyanlığa ve Museviliğe yüzyıllar içerisinde
dağılmıştır. Kütüphane bir çok yazma kopyayı, bazı kitapları ya da çalışmaları
içermektedir. Diğerleri ise parşömen kağıtlarının ufak parçaları şeklindedir.
Binlerce parçalanmış yazıt parçası vardır. Gösterilen bir çok farklı derleme
hemen hemen bin yıllıktır ve üç farklı dilde yazılmıştır; İbranice, Aramice ve
Yunanca. Yazıtlarla ilgili üç yaklaşım vardır; 1. Yazıtlar Kutsal kitaba
aittirler. Çünkü metinler İbraniler´in kutsal kitaplarında bulunmaktadır.
Kutsal kitabın tüm kitapları, Esther bölümü hariç olmak üzere Ölü Deniz
yazıtlarında da yer almaktadır. 2. Yazıtlar uydurma ya da sahtedirler. Çünkü
Kutsal Kitabın bazı kurallarını hiçe sayan bölümler vardır. 3. Bir mezhebe
aittirler. Çünkü yazıtlar dindar bir söyleşiyi anlatıyorlar ve Kutsal Kitaba
ait yorumları, Vahiy´e ait görüşleri, ayinsel çalışmaları ve kanunları
içeriyorlar. Mezhebe ait yazıtları yazan Essenerler´in arasında (Milat öncesi
ve sonrasında Filistin´de yaşayan militan Musevi tarikatı mensupları) din
bilginleri de vardı. Ama bu bilginlerin oluşturduğu din kültürünün veya bir
mezhebin tüm materyallerini oluşturduğunu destekleyen çok az bir kanıt bulunmaktadır.
Metinlerin ne kutsal kitaba, ne uydurmalara, ne de mezheplere ait olduğuna
inanmayan bilginler ise, yazıtların dördüncü bir kategoriye ait olduğuna inanıyorlardı
2.000 YIL SONRA
Ölü Deniz´i
çevreleyen kıraç tepelerdeki mağaraların içine yazıtların saklanmasıyla,
1947´de bunların bulunması arasında yaklaşık 2000 yıl vardır. Kutsal Kitap´la
ilgili en geniş ve en eski metinler oldukları, 20 yüzyıldır korundukları ve bir
raslantı sonucunda Bedevi çobanlar tarafından bulundukları için gerçekten dikkate
değer birer arkeolojik bulgudurlar. Yazıtların keşfedilmesinden beri, Ölü Deniz
yazıtları halkın ilgi odağı ve ilmin konusu olumştur. Bilimadamlarına göre bu
yazıtlar, Kutsal Kitap sonrası zamanı araştırmak ve en büyük iki dini incelemek
için çok kıymetli kaynaklardır. Halk ise bu yazıtların gizemli birer sanat
eseri olduğunu düşünüyor. Yazıtlara olan ilgi son zamanlarda daha da arttı.
Medyanın takibi, yazıtların anlamı ve Qumran harabeleri üzerinde fikir
ayrılıkları yaratıldı. Merak ve gizem gittikçe artıyor. Yazıtlar, 2. Tapınağın
kütüphanesinden mi yoksa başka kütüphanelerden mi geldi? Bozulmamaları için
Romalılar tarafından mı saklandı? Qumran harabeleri, Kudüslüler için kışlık bir
sığınak mıydı? Ya da Qumran bir Roma kalesi miydi? Yoksa Qumran, Musevi
tarikatlar için bir manastır, bir dergah mıydı? Bazı yorumlar sonucunda, son
yüzyıldaki Musevilik inançlarıyla ilgili görüşlerimizi gözden geçirmemiz mi
gerekiyor? Ölü Deniz yazıtları başka gizli hazinelere giden bir ipucu mu? Yoksa
Savaş kurallarıyla ilgili yazıtları bize bir şey mi anlatmak istiyorlar?
1980´lerden beri yazıtlar hakkında fazla spekülasyon yapılmadığından uzun zaman
incelenmeleri için fırsat doğdu. Bilim adamları tarafından yürütülen Kutsal
kitaba ait arkeolojik incelemelerin sonunda bir çok önemli sonuç elde edildi.
1988´den sonra İsrail´de yazıtlarla ilgili araştırmalar için yeni atamalar
yapıldı. 1992´ye kadar bir çok bilimadamı çalışmaya dahil edildi. 1991 yılında
Kutsal Kitaba ait bilgisayarlarla oluşturulmuş fotoğraflar ve yazıt
incelemeleri özel bir arkeoloji grubu tarafından yayınlandı. Aynı yılın
sonlarında, California´nın Huntington Kütüphanesi bünyesinde bulunan yazıtları
ve kopyalarını kullanılır bir hale getirdi. Kısacası, İsrail´deki araştırma
grubu yazıtların incelenmesindeki detayların tamamlandığını resmen açıkladı.
MUSEVİLİK,
HIRİSTİYANLIK VE ÖLÜ DENİZ YAZITLARI
Ölü Deniz
yazıtları bir dizi döküman içermektedir ve Museviliğin tarihsel çalkantılarına
ve kritik dönemlerine açılan bir pencere gibidirler. Josephus (Hz. Yusuf)
tarafından aynı olduğu belirtilen üç dini tarikata ilave olarak (Farisiler,
Seduciler ve Essenerler gibi Musevi tarikatları) Musevilik, politik partilere
ve bir çok dini mezhebe ayrılmıştır. M.S. 70 yılında Süleyman Tapınağı´nın
yıkılmasıyla herşey sona erdi. Sadece Farisi-Rabbi (İbrani) Museviliği günümüze
ulaştı. Qumran literatüründe sözü geçen geçit, Musevilik´tir. Kutsal Kitapta
tarif edildiği gibi İsrail dini Mishnahída´da (3. Yüzyıl Museviliğine ait hukuk
kurallarının derlenmesi ve modern Musevi kaidelerini oluşturan gelenekler)
açıklandığı gibi hahamların Museviliğine göre hareket edilmektedir. Yeni
Ahit´te yani İncil´de anlatılan olaylara kadar uzanan Ölü Deniz yazıtları,
Hristiyanlığın Musevi zeminin anlamamız için mükemmel bir kaynaktır. Bilimadamları,
Qumran edebiyatında belirtilenler ile, ilk Hristiyanlık devri arasındaki inanç
ve uygulama benzerliklerine işaret ediyorlar. Bu paralelliklerin içinde vaftiz
ayinleri, geleneksel yemekler ve mal bölüşümü yer alıyor. En ilginç benzerlik
ise yapısal organizasyon arasındaki paralellik. Qumran´daki mezhepler
kendilerini 12 başkanın temsil ettiği 12 gruba ayırmışlar. Bu ayrım kilisenin
ilk zamanlarına benziyor. O dönemlerde kilisede 12 havari ve 12 İsrail
kabilesini yönetmek için tahta geçme inancı vardı. Bir çok bilim adamı, Qumran
edebiyatı ve ilk dönem Hristiyanlığının Musevilikíten etkilendiğini
düşünüyorlar hatta artık kabul ediyorlar fakat bu etki bugün net bir şekilde
yansımıyor.
SONUÇ
Ölü Deniz
Yazıtları, hemen hemen elli yıldan beri ilginin ve merakın odağı olmuştur.
Bugün, bilginler bu yazıtların önemli olduğu konusunda uyuşmuşlardır fakat
yazıtları yazanlar üzerinde anlaşamamışlardır. Bilginler, yazıtların belirli
paragrafları üzerinde tartışmaktadırlar ve hala Musevilik ve Hristiyanlık
üzerindeki etkileri kabul etmektedirler. Tüm dünyaya göre yazıtlar, yüceliğin
ruhuna sahiptirler. Ama ciddi din bilimciler arasında uyuşmazlığklar vardır.
Yazıtlar yaşamın gizemlerini cevaplarken gelecek hakkında kehanetlerde
bulunurlar. Ölü Deniz Yazıtlarını kim yazmıştı? Qumran Kütüpqhanesi nasıl bu
hale gelmişti? Yazıtlar kimindi? Neden bu yazıtlar mağaralarda saklanmıştı?
Bugün, uzmanlarla birlikte tüm dünya bilginleri yeni kurtarılmış yazıt
metinleri hakkında düşünmektedirler ve çözüm şüphesiz bulunacaktır. Fakat çözüm
bazı soruları da yanında getirecektir. Çünkü Ölü Deniz Yazmaları´nın temelinde
iki dinin yani Museviliğin ve Hıristiyanlığın bütünlüğü ve ayrılmazlığı
düşüncesi vardır. Bir diğer iddia, kanıtlanmış olmasa da İsa´nın sanılan bir
kişilik olmadığı doğrultusundadır hatta kulislerde geçen söylentilere göre,
Hıristiyanlığı temelden değiştirecek sonuçlara ulaşılmıştır yani İsa
Hıristiyanlık´la ilgili değildir aksine bir Essener yani Musevi tarikatçısıdır.
Yakın gelecek dinleri yeniden yapılandıracak ve gerçek özüne döndürecek gibi
gözüküyor ve galiba o zaman geldiğinde dünya daha huzurlu ve mutlu olacak.
Bakır Tomar'ın
23 parçası Amman'da Ürdün Arkeoloji Müzesi'nde özel kutusunda sergileniyor. Ne
yazık ki, tomarın açılmasından sonra parçaların kenarları çürümüş ve metnin bir
kısmı kaybolmuştur. Daha fazla bir kayba uğramaması için şimdi koruma
çalışmaları yapılmaktadır.
Kudüs'te
Filistin Arkeoloji Müzesi'nde (şimdi Rockefeller Müzesi) John Allegro, Bakır
Tomar'ın iki parçasını inceliyor. Fotoğraf tomarın keşfinden hemen sonra ve
tomar İngiltere'yeg*türülüp açılmadan çekilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder