15 Ağustos 2012 Çarşamba

Ölü Deniz Tomarları / Yazmaları



ÖLÜ DENİZ YAZMALARI

İnsanlık tarihi dinsel inançlar yönünden incelendiğinde, kutsal din metinlerinin azlığı dikkat çeker ve hatta eldeki örneklerin gerçekliği ve değiştirilmediği tartışma konusudur. Kuranı Kerim dışında bu tartışma yüzyıllardır sürmektedir. 1947´de bir çoban tarafından bulunan Ölü Deniz yazmaları ikibin yıllıktır ve Orta Doğu din tarihinin en eski belgeleridirler. Ama asıl önemli olan bu yazmaların, din tarihini ve güncel inançları değiştirebilecek içerikte olduğu iddialarıdır.

1947 yılında, Filistin´deki Ölü Deniz´in kuzeybatı kıyısındaki Qumran Vadisi´nde keçilerini otlatan Tamirahlı Muhammed AdDib adlı çoban çocuk, kaybolan keçisini bulmak için kayaların arasında dolaşırken, bir mağara girişiyle karşılaştı. Korka korka içeri girdiğinde, ağzı kapalı bir çömlekle karşılaştı. Muhammed bir taşla çömleği kırdı ama korkmuştu, öylece bırakıp kaçtı, ertesi gün bir arkadaşını yanına alarak tekrar mağaraya döndü, daha içerde başka çömlekler vardı. Ne bulduğunu bilmeyen ve çömlekleri içinde hazine bulma umuduyla kıran Muhammed´in buluşu, aslında yüzyılın en önemli buluşuydu. Genç çoban, 2000 yıl öncesinde yazılan "Ölü Deniz Belgeleri"ni bulmuştu. Daha sonraları araştırmacılar, yakındaki mağaralarda başka çömlekler de buldular. Karbon 14 deneyleri, belgelerin en azından 1900 yıllık olduğunu kanıtlıyor; buna karşın Tevrat´ın bilinen en eski kopyası ancak 1000 yıl öncesine aittir. İlk keşif Bedeviler tarafından 7 yazıtın bulunmasıydı ve bir araştırma başlatıldı. Bu araştırma yaklaşık on yıl sonra sona erdi. Ve sonunda 11 mağarada yine küplerin içinde yüzlerce parçalanmış yazıt bulundu. Aynı yıllarda arkeologlar mağaralara yakın bir yerleşim merkezini araştırıyorlardı.




Qumran harabelerini kazılar sonucunda ortaya çıkardılar, Ölü Deniz ve mağaraların bulunduğu dağların arasındaki kıraç toprakların üzerindeki karmaşık oluşumları ortaya çıkarırken, yazıtları yazanları tanımlamada yardımcı oldular. Araştırmalardan kısa bir süre sonra Karbon 14 testi aracılığı ile eski yazıtlarla ve dilbilim ile ilgili kanıtlar oluşturuldu ve Qumran harabelerinde elde edilen bilgilerle karşılaştırılarak, yazıtların M.Ö. 3. Yüzyıl ile M.S. 68 yılları arasında yazıldığı ortaya çıkarıldı. Kutsal bir içeriğe sahip olan yazıtlar İsrail´de Nasıra tanrısının yaşadığı eski İkinci Tapınak zamanından geliyordu ve diğer kutsal kitaplardan yaklaşık 1000 yıl daha eskiydiler. Yarım yüzyıl önceki araştırmalar bu yana yazıtlar ve bu eski yerleşim merkezi bilimsel ve toplumsal ilginin odağı oldular. Bunun yanı sıra bu yerleşim merkezi tartışmalara da neden oldu. Bu yazıtlar neden mağaralarda saklanıyordu? Yazıtları oraya kim koymuştu? Ve


 Qumran´da kimler yaşıyordu? Yazıtları burada yaşayanlar mı yazmıştı? Bu mağaralarda mı yaşıyorlardı? Yazıtlar Hristiyanlık ve Musevilik için ne anlam taşıyordu?



QUMRAN KÜTÜPHANESİ

Parçalanmış ama orjinalliğini koruyan yazıtlar, Qumran civarlarında bulundu ve M.Ö. 3. Yüzyıl ile M.S. 68 yılları arasında yaşayan Musevilere ait dökümanlara Qumran kütüphanesinde de rastlandı. Hiç kuşkusuz 20. Yüzyıl´ın en büyük tarihi metinlerini içeren bu kütüphane Musevi halkının 2. Tapınak Zamanı´nındaki edebi düzeyini göstermiş ve tüm Hristiyanlığa ve Museviliğe yüzyıllar içerisinde dağılmıştır. Kütüphane bir çok yazma kopyayı, bazı kitapları ya da çalışmaları içermektedir. Diğerleri ise parşömen kağıtlarının ufak parçaları şeklindedir. Binlerce parçalanmış yazıt parçası vardır. Gösterilen bir çok farklı derleme hemen hemen bin yıllıktır ve üç farklı dilde yazılmıştır; İbranice, Aramice ve Yunanca. Yazıtlarla ilgili üç yaklaşım vardır; 1. Yazıtlar Kutsal kitaba aittirler. Çünkü metinler İbraniler´in kutsal kitaplarında bulunmaktadır. Kutsal kitabın tüm kitapları, Esther bölümü hariç olmak üzere Ölü Deniz yazıtlarında da yer almaktadır. 2. Yazıtlar uydurma ya da sahtedirler. Çünkü Kutsal Kitabın bazı kurallarını hiçe sayan bölümler vardır. 3. Bir mezhebe aittirler. Çünkü yazıtlar dindar bir söyleşiyi anlatıyorlar ve Kutsal Kitaba ait yorumları, Vahiy´e ait görüşleri, ayinsel çalışmaları ve kanunları içeriyorlar. Mezhebe ait yazıtları yazan Essenerler´in arasında (Milat öncesi ve sonrasında Filistin´de yaşayan militan Musevi tarikatı mensupları) din bilginleri de vardı. Ama bu bilginlerin oluşturduğu din kültürünün veya bir mezhebin tüm materyallerini oluşturduğunu destekleyen çok az bir kanıt bulunmaktadır. Metinlerin ne kutsal kitaba, ne uydurmalara, ne de mezheplere ait olduğuna inanmayan bilginler ise, yazıtların dördüncü bir kategoriye ait olduğuna inanıyorlardı

2.000 YIL SONRA

Ölü Deniz´i çevreleyen kıraç tepelerdeki mağaraların içine yazıtların saklanmasıyla, 1947´de bunların bulunması arasında yaklaşık 2000 yıl vardır. Kutsal Kitap´la ilgili en geniş ve en eski metinler oldukları, 20 yüzyıldır korundukları ve bir raslantı sonucunda Bedevi çobanlar tarafından bulundukları için gerçekten dikkate değer birer arkeolojik bulgudurlar. Yazıtların keşfedilmesinden beri, Ölü Deniz yazıtları halkın ilgi odağı ve ilmin konusu olumştur. Bilimadamlarına göre bu yazıtlar, Kutsal Kitap sonrası zamanı araştırmak ve en büyük iki dini incelemek için çok kıymetli kaynaklardır. Halk ise bu yazıtların gizemli birer sanat eseri olduğunu düşünüyor. Yazıtlara olan ilgi son zamanlarda daha da arttı. Medyanın takibi, yazıtların anlamı ve Qumran harabeleri üzerinde fikir ayrılıkları yaratıldı. Merak ve gizem gittikçe artıyor. Yazıtlar, 2. Tapınağın kütüphanesinden mi yoksa başka kütüphanelerden mi geldi? Bozulmamaları için Romalılar tarafından mı saklandı? Qumran harabeleri, Kudüslüler için kışlık bir sığınak mıydı? Ya da Qumran bir Roma kalesi miydi? Yoksa Qumran, Musevi tarikatlar için bir manastır, bir dergah mıydı? Bazı yorumlar sonucunda, son yüzyıldaki Musevilik inançlarıyla ilgili görüşlerimizi gözden geçirmemiz mi gerekiyor? Ölü Deniz yazıtları başka gizli hazinelere giden bir ipucu mu? Yoksa Savaş kurallarıyla ilgili yazıtları bize bir şey mi anlatmak istiyorlar? 1980´lerden beri yazıtlar hakkında fazla spekülasyon yapılmadığından uzun zaman incelenmeleri için fırsat doğdu. Bilim adamları tarafından yürütülen Kutsal kitaba ait arkeolojik incelemelerin sonunda bir çok önemli sonuç elde edildi. 1988´den sonra İsrail´de yazıtlarla ilgili araştırmalar için yeni atamalar yapıldı. 1992´ye kadar bir çok bilimadamı çalışmaya dahil edildi. 1991 yılında Kutsal Kitaba ait bilgisayarlarla oluşturulmuş fotoğraflar ve yazıt incelemeleri özel bir arkeoloji grubu tarafından yayınlandı. Aynı yılın sonlarında, California´nın Huntington Kütüphanesi bünyesinde bulunan yazıtları ve kopyalarını kullanılır bir hale getirdi. Kısacası, İsrail´deki araştırma grubu yazıtların incelenmesindeki detayların tamamlandığını resmen açıkladı.



MUSEVİLİK, HIRİSTİYANLIK VE ÖLÜ DENİZ YAZITLARI

Ölü Deniz yazıtları bir dizi döküman içermektedir ve Museviliğin tarihsel çalkantılarına ve kritik dönemlerine açılan bir pencere gibidirler. Josephus (Hz. Yusuf) tarafından aynı olduğu belirtilen üç dini tarikata ilave olarak (Farisiler, Seduciler ve Essenerler gibi Musevi tarikatları) Musevilik, politik partilere ve bir çok dini mezhebe ayrılmıştır. M.S. 70 yılında Süleyman Tapınağı´nın yıkılmasıyla herşey sona erdi. Sadece Farisi-Rabbi (İbrani) Museviliği günümüze ulaştı. Qumran literatüründe sözü geçen geçit, Musevilik´tir. Kutsal Kitapta tarif edildiği gibi İsrail dini Mishnahída´da (3. Yüzyıl Museviliğine ait hukuk kurallarının derlenmesi ve modern Musevi kaidelerini oluşturan gelenekler) açıklandığı gibi hahamların Museviliğine göre hareket edilmektedir. Yeni Ahit´te yani İncil´de anlatılan olaylara kadar uzanan Ölü Deniz yazıtları, Hristiyanlığın Musevi zeminin anlamamız için mükemmel bir kaynaktır. Bilimadamları, Qumran edebiyatında belirtilenler ile, ilk Hristiyanlık devri arasındaki inanç ve uygulama benzerliklerine işaret ediyorlar. Bu paralelliklerin içinde vaftiz ayinleri, geleneksel yemekler ve mal bölüşümü yer alıyor. En ilginç benzerlik ise yapısal organizasyon arasındaki paralellik. Qumran´daki mezhepler kendilerini 12 başkanın temsil ettiği 12 gruba ayırmışlar. Bu ayrım kilisenin ilk zamanlarına benziyor. O dönemlerde kilisede 12 havari ve 12 İsrail kabilesini yönetmek için tahta geçme inancı vardı. Bir çok bilim adamı, Qumran edebiyatı ve ilk dönem Hristiyanlığının Musevilikíten etkilendiğini düşünüyorlar hatta artık kabul ediyorlar fakat bu etki bugün net bir şekilde yansımıyor.

SONUÇ

Ölü Deniz Yazıtları, hemen hemen elli yıldan beri ilginin ve merakın odağı olmuştur. Bugün, bilginler bu yazıtların önemli olduğu konusunda uyuşmuşlardır fakat yazıtları yazanlar üzerinde anlaşamamışlardır. Bilginler, yazıtların belirli paragrafları üzerinde tartışmaktadırlar ve hala Musevilik ve Hristiyanlık üzerindeki etkileri kabul etmektedirler. Tüm dünyaya göre yazıtlar, yüceliğin ruhuna sahiptirler. Ama ciddi din bilimciler arasında uyuşmazlığklar vardır. Yazıtlar yaşamın gizemlerini cevaplarken gelecek hakkında kehanetlerde bulunurlar. Ölü Deniz Yazıtlarını kim yazmıştı? Qumran Kütüpqhanesi nasıl bu hale gelmişti? Yazıtlar kimindi? Neden bu yazıtlar mağaralarda saklanmıştı? Bugün, uzmanlarla birlikte tüm dünya bilginleri yeni kurtarılmış yazıt metinleri hakkında düşünmektedirler ve çözüm şüphesiz bulunacaktır. Fakat çözüm bazı soruları da yanında getirecektir. Çünkü Ölü Deniz Yazmaları´nın temelinde iki dinin yani Museviliğin ve Hıristiyanlığın bütünlüğü ve ayrılmazlığı düşüncesi vardır. Bir diğer iddia, kanıtlanmış olmasa da İsa´nın sanılan bir kişilik olmadığı doğrultusundadır hatta kulislerde geçen söylentilere göre, Hıristiyanlığı temelden değiştirecek sonuçlara ulaşılmıştır yani İsa Hıristiyanlık´la ilgili değildir aksine bir Essener yani Musevi tarikatçısıdır. Yakın gelecek dinleri yeniden yapılandıracak ve gerçek özüne döndürecek gibi gözüküyor ve galiba o zaman geldiğinde dünya daha huzurlu ve mutlu olacak.


Bakır Tomar'ın 23 parçası Amman'da Ürdün Arkeoloji Müzesi'nde özel kutusunda sergileniyor. Ne yazık ki, tomarın açılmasından sonra parçaların kenarları çürümüş ve metnin bir kısmı kaybolmuştur. Daha fazla bir kayba uğramaması için şimdi koruma çalışmaları yapılmaktadır.



Kudüs'te Filistin Arkeoloji Müzesi'nde (şimdi Rockefeller Müzesi) John Allegro, Bakır Tomar'ın iki parçasını inceliyor. Fotoğraf tomarın keşfinden hemen sonra ve tomar İngiltere'yeg*türülüp açılmadan çekilmiştir. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder