10 Ekim 2015 Cumartesi

EGE BÖLGESİNDE BİR KÖYE UFO DÜŞTÜ



Haktan Akdoğan'ın olayı anlattığı video yazının sonundadır

"Türkiye'ye UFO düştü, Ege bölgesinde bir köye..." Bu sözler dünya dışı varlıklar konusunda çalışmalar yürüten Sirius Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan'a ait. 

Bir televizyon programında ilk defa bu bilgileri paylaşan Akdoğan, Amerika'da 51. Bölge benzeri bir olayın Türkiye'de yaşandığını söyledi. 2006 yılında yaşanan olayda Ege bölgesinde bir köye UFO düştüğünü açıklayan Akdoğan, bunun devlet tarafından gizlendiğini söyledi. O köye giderek olayın tanıklarıyla bizzat konuştuğunu anlatan Haktan, "Olayı devlet tarafından gizleniyor. 2006 yılında Ege bölgesinde adını veremeyeceğim bir kasabasına UFO düşüyor.


 Uzaylıları bizzat gören köylülerle konuştum. 60 hanelik bir köyde meydana geliyor. Bütün köyün haberi var ancak başımıza bir şey gelir diye çok korkuyorlar. Korktukları için de anlatamıyorlar" dedi. Tanıkların ifadesine göre köylülerin uzaylılara karşı karşıya geldiğini anlatan Akdoğan, "UFO köyde bir evin 60 metre kadar yakınına düşüyor. Büyük bir patlama sesi duyuluyor. Köpekler havlamaya başlıyor. Evin sahibi av tüfeğini yanına alarak ne olduğunu öğrenmek için dışarı çıkıyor. 60 metre sonra patlamanın olduğu alana geliyor. Gördüğünü manzara karşısında çok korkuyor. Çünkü karşısında bir uzaylı duruyor.

4 Eylül 2015 Cuma

ARKTURUSLULAR – İNSANLIĞIN TARİHİ



Arkturuslular'ın Tom Kenyon Kanalıyla Verdiği Mesajda İnsanlığın Yaradılışı İle İlgili Çok Önemli Bilgiler Yer Alıyor


On milyon önce ve onun öncesinde dünyada bulunan beşinci ve daha üst boyutlarda olan varlıklar vardı. Onların doğası çok kısa ömürlü idi ve jeolojik çalkantıdan olumsuz etkilenmiyorlardı. Maddenin özellikleri ile deneyler yapıyorlardı ve onların bazıları, en maceracı olanlar, en meraklı olanlar ve daha cesur olanlar geçici olarak üçüncü boyut formlarına giriyorlardı.
Kendi üçüncü boyut formlarında çok kısa zaman periyotlarında kalıyorlardı ve sonra beşinci boyut veya daha yüksek hallerine geri dönüyorlardı. Üçüncü boyut formlarında daha uzun zaman periyotlarında kalmanın pozitif yararları ile ilgili aralarında çok fazla tartışma vardı. Bu tartışma, üçüncü boyut formunda olmanın tehlikeleri ve sınırlamaları ile ilişkiliydi.
Burada geçmişteki milyonlarca yıl öncesinden, ilk Homo sapienlerden önce, Neandertallerden öncesinden söz ediyoruz. Daha önce söylediğim gibi ephemeraller (doğası çok kısa ömürlü olan varlıklar) bir deney olarak üçüncü boyuta indiler. Bir ephemeralin biyolojik bir varlık olarak üçüncü boyutta kalabildiği ve yüksek boyuta dönebildiği belirli bir zaman periyodu vardı. Eğer bu periyotu geçerlerse, kapana kısılırlardı, yani varlığın biyolojisine.
Ephemeraller periyodunun başlangıcında, beşinciden üçüncü boyuta inme deneyleri yaparken, bu dar pencereyi biliyor ve anlıyorlardı. Binlerce yılda bu inme deneyimine devam ederken, bazıları daha az dikkatli olmaya başladı.
Neandertallerden önceki periyotta, ephemeraller hayvanların bedenlerine girebildiklerini ve dünyayı girdikleri hayvanların biyolojik sinir sistemi vasıtasıyla algılama deneyi yapabildiklerini keşfettiler. Pencere hala uygulanıyordu, ama bununla üçüncü boyut gerçekliğinde kalabildikleri zaman penceresini kastediyorum.
Bazı ephemeraller memeli bedenlerinde gezintileri sırasında biyolojide olağanüstü bir deneyimi keşfettiler. Siz buna seks – orgazm diyorsunuz. Ephemeraller bunun var olmanın en büyüleyici hali olduğunu gördüler. Onlardan bazıları o kadar kendilerini kaptırdılar ki, zaman penceresinin gerçekliği ile teması kaybettiler, biyolojik formlarda kalmayı tercih ettiler. Onlardan bazıları kapana kısıldı, beşinci boyuta geri dönemedi.