25 Aralık 2011 Pazar

Gizemli Zaman Kuyusu

Gizemli Zaman Kuyusu Keşfedildikten Sonra Dünya Liderleri Afganistan'a Akın Ediyor


Rusya’nın Dış İstihbarat Servisi (SVR) tarafından Başbakan Putin için hazırlanan özel bir rapor, Alman başbakanı Angela Merker’in bu ay Afganistan’a ‘sürpriz bir ziyaret’ yapan Batılı liderlerin sonuncusu olduğunu bildiriyor. Bu ziyaret, ABD Başkanı Obama (3 Aralık), İngiltere Başbakanı David Cameron (7 Aralık) ve Fransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy (8 Aralık) ziyaretlerinden sonraydı.
Bu rapor, sadece Sarkozy’nin yolculuğunun saklandığını söylüyor, çünkü o bir ABD ordu uçağı tarafından Afgan savaş bölgesine aceleyle götürüldüğünde, Hindistan’a bir ziyarette bulunmaktaydı.
Batı Dünyasının bu en güçlü liderlerinin Afganistan’a gitmek için ani koşuşturmalarına neden olan neydi? Bu rapor, bunun nedeninin ABD Askeri bilim adamlarının “Zaman Kuyusu”na hapsolmuş “Vimana” olarak tanımlanan şeyi keşfetmeleri olduğunu söylüyor. Bu zaman kuyusu en az 8 Amerikan askerinin tahminen 5,000 yıldır orada gizlenmekte olan Vimana’yı mağaradan çıkarmaya çalışırlarken ortadan kaybolmalarına neden olmuştu.





Sanskritçe epik Mahabbarata’da bulunan kadim hikayelerden, bir Vimana’nın çevresinin 12 cubit (eski bir uzunluk ölçüsü) ölçüldüğünü, dört adet güçlü tekeri olduğunu biliyoruz. “Ateşlenmiş füzelerinden” başka, Mahabbarata dairesel ‘yansıtıcı’ ile işleyen diğer ölümcül silahların kullanımını kaydediyor. Devreye sokulduğu zaman, bir ‘ışık şaftı’ üretiyor ve herhangi bir hedefe odaklandığında onu anında ‘gücüyle yakıp yok ediyor.’ 

Vimana’yı çevreleyen “Zaman Kuyusu” ile ilgili olarak, bu rapor bunun elektromanyetik radyasyon – yerçekimi alanı olduğunu söylüyor. Elektromanyetik radyasyon – yerçekimi ilk kez Birleşik Alan Teorisi olarak Albert Einstein tarafından kabul edildi ve uzun zaman sonra bunun 1943 yılında Amerikan 2 nci Dünya Savaşı deneyinin arkasındaki şey olduğu konuşuldu, buna Philadelphia Deneyi adı verilmişti. Bugün Afganistan’daki askerlerin kaybolması gibi, ABD askerleri aniden ortadan kayboluyordu.

SVR raporu, bu gizemli “Zaman Kuyusu”nun bitmez tükenmez güç kaynağının Edward Leedskalnin’in teknolojisine dayalı olduğunun göründüğünü söylüyor. Edward Leedskalnin “kadim insanların Gizli Bilgisini” keşfettiğini iddia etmişti ve 1923 – 1951 de Coral Şatosu olarak bilinen Dünyanın en gizemli başarılarından birini yaratan bilinmeyen bir işlemle 1,100 ton mercan kayasını “tek başına ve gizlice” oymuştu.



Bu raporla ilgili en etkileyici şey, yanlızca bir Vimana’nın keşfedilmiş olması değil, aynı zamanda Vimana’nın keşfedildiği mağarada bulunan kadim yazılardır. Bu yazılar Vimana’nın “gerçek sahibinin” Zerdüştlük (Zoroastrianizm) adı verilen ve tüm zamanların en önemli dinlerinden birinin kurucusu olan kadim peygamber Zerdüşt ( Zoroaster) olduğunu iddia ediyor.

Bugün Dünya tarafından çok az bilinse de, Zerdüşt’ün dini felsefesinin insanlığın amacının, tüm diğer yaradılış gibi aša’yı (gerçek) sürdürmek olduğunu söyleyen tüm bilinen dinlerin temeline sahip olduğuna inanılmaktadır. O, insanlık için, bunun yaşama aktif katılım ve yapıcı düşüncelerin, sözlerin ve eylemlerin uygulanmasıyla gerçekleştiğini ifade etmişti.


Birinci yüzyılda yaşayan Romalı yazar, doğabilimci ve doğal filozof, ayrıca erken Roma İmparatorluğunun donanma ve ordu komutanı olan Pliny the Elder, Zerdüşt’e “Sihirin mucidi” ismini verdi. Tarihçiler, MS 391’de Hristiyan Roma İmparatoru Theodosius I tarafından yok edilmesi emredilen Kadim İskenderiye Kraliyet Kütüphanesinde Zerdüşt hakkında yazılan “iki milyondan fazla satır”a dayanarak bunu söylüyorlar.

 Bugün, Zerdüşt’ün yaşamış ve ölmüş olduğu söylenen ve Marco Polo tarafından Dünya’nın “asil ve büyük şehirlerinden biri” olduğu iddia edilen Afganistan’ın Balkh şehrinde, yeni bir Küresel İmparatorluk, ABD, bu kadim Vimana’nın keşfiyle hem geçmişimizi hem de geleceğimizi kendi ellerinde tutuyor.  




Güneş'in Etrafında Dev Ufo'lar

Güneşin etrafında Dev UFO’lar? NASA işlev bozukluğu olduğunu iddia ediyor, fizikçi dev UFO’ların Güneşin yıldız kapısını kullandığını söylüyor

Güneşi izleyen NASA’nın Stereo uzay aracı 18 Ocak 2010 civarında Güneşin yakınlarında dev küresel UFO’lar kaydetmeye başladı. Bir gözlemciye göre, UFO’lar NASA’nın Stereo fotoğraflarının çoğunda farklı pozisyonlarda iken, hareket ettikleri görülüyor ve en azından Dünya’nın büyüklüğü kadar dev boyuttalar. Eğer UFO’lar gezegenler veya bazı dev asteroid kuyruklu yıldız türü olsalardı, Güneşin ürettiği kuvvetli çekim tarafından Güneşin içine çekilmiş olurlardı.”

NASA Stereo Projesi bilim adamı Dr. Joe Gurman, dev solar UFO’ların basınçla oluşan yapay eser olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, DSN’nin desteklediği tüm misyonlardan gelen tüm playback verilerini saklayan DSN’deki “merkezi veri kaydedici”nin 18 Ocak 2010’da arızalandığını belirtiyor. 18 Ocak solar UFO dalgasının başladığı tarih.

Dev solar UFO’ların gizeminin kuantum fiziği çözümünde, fizikçi Nassim Haramein bir video – kaset analizinde Dünya büyüklüğündeki UFO’ların aslında Güneşi kara – delik tekilliği veya yıldız kapısı olarak kullanarak güneş sistemimize ulaşan dev dünya dışı veya boyutlar arası uzay gemileri olduğunu ifade ediyor. Haramein, dev solar UFO’larla ilgili NASA Stereo verilerinin, dünya dışı uygarlıkların büyük (Dünya büyüklüğünde) uzay gemileri kullandıklarında, güneş sistemimize Güneşteki yıldız kapısı vasıtasıyla eriştiklerini kanıtladığını iddia ediyor.



                                           Şekil A, NASA Stereo güneş resmi, 23 Ocak
Fotoğraf kanıtları ve NASA’nın açıklaması




Şekil A, 23 Ocak 2010’da Güneş’ten alınan NASA Stereo resmini gösteriyor.

Şekil B ve Şekil C, Güneşin NASA Stereo resimlerini gösteriyor, Exopolitics Canada’nın direktörü Mike Bird “NASA resimleri değiştirmeden önce” NASA Stereo web sitesinden resimleri indirebildiğini belirtiyor. Son şekil (Şekil C)’de 5 adet küre var; 3 tanesi saat 10 – 11’de, 2 si saat 2’de.”


                                         Şekil B, NASA Stereo güneş imgesi, 23 Ocak

Aşağıdaki video (4 dakika 50 saniye) NASA Stereo uzay aracının 21 Ocak 2010’da aldığı Güneşin ve Güneşin etrafındaki dikkati çeken UFO’ların benzer resimlerini analiz ediyor. Okuyucuların Dev UFO’ları görmesi için bu videonun hepsini izlemeleri tavsiye ediliyor.

http://www.examiner.com/exopolitics-in-seattle/giant-ufos-around-the-sun-nasa-claims-malfunction-physicist-says-giant-et-ufos-use-sun-s-star-gate

Videoda anlatıcı şöyle ifade ediyor, ‘Ayrıca dev UFO’ların Güneşin ışığını aynen metal bir geminin yansıttığı gibi yansıttığına dikkat edin. En iyi tahminim, bunlar Güneşi gözleyen dev gezegen büyüklüğünde uzay araçlarıdır veya bu ifşaat yeni gerçekleşiyor. Her iki şekilde de, NASA’nın resmi açıklamasını bekliyorum’
NASA’nın Güneşin etrafındaki dev UFO’lar açıklaması: ekipman arızası

NASA STEREO Projesi Bilim adamı (Dr.) Joseph B. Gurman, aşağıdaki teknik açıklama ile Güneşin yakınındaki dev UFO resimlerini yanıtladı (21 Ocak 2010’da rapor edildi). Dr. Gurman şöyle yazdı, ‘Gördüğünüz şey “işaret modu” ( gerçek – zamana yakın, fazla sıkıştırılmış, bölmelenmiş imgeler) ve normal playback telemetri imgeler (daha az sıkıştırılmış ama hala kayıplı sıkıştırılmış) arasındaki farktır.

18 Ocak’ta saat 21:472de (UT), DSN’nin desteklediği tüm misyonlardan alınan tüm playback verileri saklayan DSN’deki ‘merkezi veri kaydedici’ arızalandı. Biz ve DSN tarafından desteklenen tüm diğer misyonlar 18 Ocaktan itibaren ve ertesi günlerde alınan playback’lerimizi bekliyoruz. Onları alır almaz ve enstruman ekipleri telemetriyi bilimsel olarak faydalı formatlara yeniden formatlayınca, resimleri ve diğer STEREO tarama verilerini normal yerlerine koyacağız.”

Dr Gurman’ın mektubunu alan kişi NASA’nın açıklamasını inanılır bulmadı.


                                           Şekil C, NASA Stereo güneş resmi, 23 Ocak

Fizikçi Nassim Haramein ET UFO’larının güneş sistemimize Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla eriştiğini söylüyor

Dev, Dünya büyüklüğündeki UFO’lar Güneşin etrafından ortaya çıktılar ve NASA’nın Stereo uzay aracı tarafından izlendiler ve kaydedildiler. 18 Ocak 2010’da başlayan şu andaki “dev solar UFO dalgası” en yakın zamanlarda tekrarlanan fenomendir.

Fizikçi Nassim Haramein dev solar UFO’ları, kuantum fiziği ve tekillik teorisi açısından başarılı bir şekilde açıklamış olabilir. Onun konferanslarından alınan aşağıdaki video alıntısında, NASA Stereo uzay aracı tarafından kaydedilen dev solar UFO dalgası kayıtlarının örnekleri kullanılıyor.

Haramein’e göre, her Güneş kara delik tekilliği içerir. Büyük (dünya büyüklüğündeki) uzay araçlarıyla güneş sistemimize erişmek isteyen ileri dünya dışı varlıklar veya boyutlar arası uygarlıklar, Güneşimizin yıldız kapısı vasıtasıyla bunu yapabilirler.



2010 dev solar UFO’larının ET ifşaatı neyi ima ediyor?


18 Ocak 2010 dev solar UFO’lar dalgasının 2010 dünya dışı varlıkların ifşaatının derin imalarına sahip; orijinal NASA’nın Stereo uzay verilerinin gerçek imgeler olduğunu kabul ediyor.

1) NASA’ya dünya dışı ifşaatlar yapması için güvenilemez – NASA Stereo Projesi bilim adamı Dr. Joe Gurman’ın sunduğu ekipman arızası teknik açıklaması inandırıcı değildir. Bir neden göstermeden NASA web sitesindeki dev solar UFO’ları gösteren resimleri kaldırdı.

2) İlerici insan bilimi şimdi dev solar UFO’ları açıklayabiliyor – Nassim Haramein’in tekillik teorisi, boyutlar arası realiteden güneş sistemimize erişmek için Güneşimizin yıldız kapısını kullanan dev solar UFO’ların akla yakın, bilime - dayanan açıklamasını sunuyor.

3) 18 Ocak 2010 solar UFO dalgası, dünya dışı varlıklar tarafından kendi varlıklarının ifşaatını oluşturuyor – Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla güneş sistemimize girerek ve NASA’nın Stereo uzay aracı tarafından izlenerek ve kaydedilerek, dünya dışı (boyutlararası) uygarlıklar, Dünya kadar büyük gemilerinde kendi varlıklarını ortaya koydular.

4) Güneş sistemimize Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla erişen Dünya büyüklüğündeki solar UFO uzay gemileri, 1967 Dış Uzay Anlaşmasına maruz kalacak, bu anlaşmada şunlar var, “Ayı ve diğer göksel gövdeleri kapsayan dış uzay kullanım veya meşguliyet vasıtasıyla veya başka araçlarla egemenlik iddia ederek ulusal el koymaya maruz değildir.”

5) Güneş sistemimize Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla erişen Dünya büyüklüğündeki solar UFO uzay gemilerinin eğer gerekirse insan nüfusumuza acil yardım sağlama (veya sosyo – politik hakimiyet) yeteneğine sahip olduğu görünüyor. Böyle bir müdahale, müdahale –etmeme evrensel yasasını ihlal eder.

http://www.examiner.com/examiner/x-2912-Seattle-Exopolitics-Examiner~y2010m1d27-Giant-UFOs-around-the-Sun-NASA-claims-malfunction-physicist-says-giant-ET-UFOs-use-Suns-star-gate



Aden Körfezinde Gizemli Vorteks



Rusya’nın Kuzey Donanmasından Amiral Maksimov tarafından Başbakan Putin için hazırlanan garip bir rapor, şu anda Aden Körfezinde merkezlenmiş ‘gizemli manyetik bir vorteksin’, Rusya, ABD ve Çin’in onu kapatma veya hatta tam kaynağını ya da “var olma nedenini” saptama tüm birleşik çabalarına karşı koyduğunu ifade ediyor.

Aden Körfezi, Umman Denizinde yerleşik olan dünyanın en önemli su yollarından biridir, Arap yarımadasının güney sahilinde Yemen ve Somali yarımadası arasındadır. Her yıl buradan 21,000 gemi geçmektedir.

Bu rapora göre, ABD bilim insanları 2000 yılının sonlarında bu vorteksin ‘oluşumunu’ fark etmeye başladılar, bundan sonra Amerikalılar Cibuti Cumhuriyetinin başkenti olan Cibuti’de Somali yarımadasındaki operasyonlarının üssünü kurdular. 9/11 saldırısından sonra Cibuti Birleşik Müşterek Görev Kuvvetinin evi oldu.




Bu rapor şöyle devam ediyor; Kasım 2010’de keşfinden sonra ‘göreli olarak stabil’ kaldıktan sonra, Aden Körfezi vorteksi 2008’in sonunda “genişlemeye” başladı. ABD tüm dünyaya bu gizemli olay ile ilgili “olağandışı” bir uyarı yaptı ve karşılık olarak aşağıdaki Uluslar Ordu Kuvvetlerini bu bölgeye gönderdiler:

Avustralya Kraliyet Donanması, Belçika Donanması, Bulgaristan Donanması, Kanada Donanması, Çin Donanması, Danimarka Kraliyet Donanması, Fransız Donanması, Alman Donanması, Yunanistan Donanması, Hindistan Donanması, İran İslam Cumhuriyeti Donanması, İtalyan Donanması, Japon Donanması, Güney Kore Donanması, Malezya Kraliyet Donanması, Hollanda Donanması, Pakistan Donanması, Portekiz Donanması, Suudi Arabistan Kraliyet Donanması, Rus Donanması, Singapur Donanması, İspanyol Donanması, İsveç Donanması, Thai Donanması, Türk Donanması, İngiliz Donanması ve ABD Donanması.

Bu Donanma Kuvvetleri Aden Körfezini Somalili korsanlardan koruma bahanesini kullandılar. Bu oluşum insan tarihinde türünün en büyük örneğidir ve Rusya, birçok dünya yetkilisinin daha önce bilinmeyen, ama “boyutlararası” veya “dünya dışı” olarak tanımlanan “güçler”in gezegenimize saldırısı olduğuna inandığı bu saldırıyı “defetmek” için Amerikalılara katılmaya “hazırlandı”.

Rapor şu şekilde devam ediyor; geçen ayın başlarında başlayarak, keşfedildiğinden bu yana ilk kez Aden Körfezi vorteksi “olağandışı” “genişleme” serilerine başladı ve bunu deprem aktivitesi izledi. Geçen ay Aden Körfezinde 40 – 60 deprem gerçekleşti.

Bu rapor tüm bu depremlerin Richter ölçeğinde 4.5 ve 5.4 arasında olduğunu ve neredeyse hepsinin 10 km derinlikte gerçekleştiğini ve bu geçen Mayıs ayında “ortadan kaybolan” Jüpiter’in Güney Ekvator Kuşağı çizgisinin gizemli “yeniden ortaya çıkışı”nın zamanlaması ile garip bir şekilde bağlantılı olduğunu ifade ediyor.



Yıldız Kapısı Olabilirmi

Bu raporda kapsanan bilgiler tüm dünyanın ana görüş medyasında olmasa da, aynı şey alternatif haber siteleri için söylenemez. Bu haber sitelerinin bazıları Aden Körfezi vorteksinin başka bir boyuttan ve/veya hakkında bir şey bilmediğimiz bir dünyadan dünyamıza açılan birYıldız Kapısı” olabileceği spekülasyonunu yapıyorlar.
Bu tür bir site olan The Truth Behind The Scenes (Olayların arkasındaki gerçek) şöyle not ediyor: “Bir diğer dikkate değer tesadüf veya ‘eşzamanlılık’ (yıldız kapısındaki) bu deprem serilerinin, Zaman Dalgası Sıfır’ın ‘devrilme noktası’ gösterdiği aynı günde olmasıdır.

Çin’deki bir diğer site, Danwi “Yıldız Kapısı” teoremini şöyle ifade ediyor: “İnternet kullanıcıları son zamanlarda Aden Körfezi Yıldız Kapısı hakkındaki haberler ile ilgilenmekteler. Dedikodular 9 Aralık 2009’da bilgisayar üretimi bir imgeye benzeyen mavi ışık spiralinin kuzey Norveç göklerinde aniden ortaya çıktığını iddia ediyor.

Spiralin kaybolmasından bir ay sonra, Aden körfezinde ortaya çıkan muazzam bir manyetik alan, bir solucan deliği veya “Yıldız kapısı” açtı. Dedikodular Aden Körfezindeki çokuluslu askeri eskortun Somalili korsanlar için bulunmadıklarını, aslında Yıldız kapısını ve bir milyon ışık yılı mesafedeki uzak galaksileri keşfetmeye çalıştıklarını söylüyor.

Bu gizemli Aden Körfezi vorteksinin arkasındaki gerçekleri bilmiyoruz, ama Amiral Maksimov’un raporundaki uyarısına işaret etmek istiyoruz. Bu depremler başladığından bu yana gezegenimizin Kuzey Yarıküresinin jet akımı neredeyse çökerek dünyanın geniş bölgelerini iklim kaosuna soktu.



 WikiLeaks Bağlantısı

ABD ve Diğer Dünya Uluslarının bu gizemli Aden Körfezi vorteksi ile ilgili en büyük korkusu, WikiLeaks’in bu bilgilere sahip olması ve bunu halka açıklaması durumunda tüm dünyada panik yaşanmasıdır. 

Bu nedenle WikiLeaks kurucusu Julian Assange İnterpol tarafından kırmızı bültenle arananlar listesine alındı ve Çin, bir hükümetin özel bir websitesine yaptığı en güçlü siber saldırı olarak, onun sitesine karşı olağanüstü bir saldırı başlattı.

WiliLeaks’in elinde ABD’nin gizli Aden Körfezi Vorteksi dosyası hakkında neler bulunduğunu bilmiyoruz.




4 Aralık 2011 Pazar

Agarta - Shamballa - Atlantis - İlluminati



25,000 yil önce Atlantis zamanlarinda, Dünya karanlik güçlerin isgali altinda karantinada bir gezegen oldugunda, isigin kuvvetlerinin bir bölümü yeryüzünün altina çekildiler ve orada çok genis tünel sistemleri ile birbirine bagli olan isigin bir çok sehirlerinin bir uygarligini kurdular. Bu Atlantis sehirlerinde, varliklar, dünyanin Krali’nin, Lord Sanat Kumara’nin rehberligi altinda spiritüel yollarini sürdürüyorlardi. Isigin bu kralligi Agarta veya Shamballa olarak bilinmektedir ve Lemurya’dan beri eterik planda mevcut olan ve yeraltindaki uygarlik için spiritüel bir fener olarak hizmet eden Shamballa ile karistirilmamalidir.

Yeraltindaki Agarta insanlari spiritüel dünya ve onlarin en yüksek hayrina hizmet eden ileri Atlantis teknolojisi arasinda uyum içinde yasadi. Onlarin her biri kendi en yüce amacini biliyordu ve bunu izlediler, birbirleri ile uyumlu iliskiler içinde yasadilar. Atlantis’in son büyük seline kadar, onlar o zamandan beri yeraltinin bazi alanlarinda kendi kalelerini insa eden karanlik güçlerin saldirilarina karsi korunuyordu. Büyük selden sonra her sey degisti. Karanlik güçler Agarta’ya saldirmaya basladilar ve Tibet kutsal kitabi Dzyan’in söyledigi gibi, yapicilar ve yikicilar arasinda çatismalar oldu. Isigin güçleri daha önceden yerlesmis olduklari bir çok bölgeyi terketmek içiz zaorlandi. Yeralti tünel sistemi tüm gezegeni çevreliyordu. Batidaki tünel sebekesi Sili’deki Atacama çölü altinda basliyordu ve Tiahuanaco - Cuzco - Shasta Dagi- Grand Tetons, Amerikan karasinin alti ve under Atlantik okyanusunun altindan Atlas dagina dogru, bati Afrika’ya ve sonra Ahaggar/Tibesti daginin altindan dan son istasyonuna - Giza piramitlerine yöneliyordu.



Önemli bir merkez Brezilya’da Mato Grosso’nun altinda idi, burasi Agarta’nin yüzeydeki Atlantis sehirleri ile güçlü baglara sahip oldugu yerdi. Himalaya sebekesi olaganüstü öneme sahipti. Burada yeralti uygarligi çagdas (ayni zamana ait) Gobi çölü alanindaki yüzeyde mevcut olan Atlantis kolonisinin bir aynasi olarak gelisti. Süphesiz, o zaman çöl degildi, Gobi subtropikal bir cennet idi. Himalaya sebekesi Gobi çölünün altinda kendi kaynagina sahipti ve o Takla Makan çölüne dek ve sonra Pamirler, Altai, Karakurum, Baltistan,Kunlunlarin altina ve Himayalara dogru Chang Tang platosuna kadar genisledi. 



Atlantis’in sular altinda kalisindan sonra, yüzeydeki bazi gruplar önemli spiritüel ve bilimsel kesiflere rastladilar ve bundan dolayi hemen hemen tüm yüzeyi ele geçirmis olan karanlik güçlerden kaçip yeraltindaki Agarta’ya geri çekildiler. Bu takviye/destek Agarta’da bilimsel ve teknolojik ilerlemeyi hizlandirdi ve birlesmis güçleri ile eski Atlantis tünellerinin mühürlerini açtilar, eski Atlantis makinelerini onardilar ve oturduklari orijinal yeralti yerlerini genislettiler. Bu genisleme ile, onlar çogu zaman yeraltindaki nehirlerin ve yeralti enerji akimlarinin yönünü izlediler. Teknolojinin gelisimi çok iyi idi. Eski Atlantis kristal teknolojisinin ötesinde, teleportasyon odalari ve serbest enerji teknolojisi gelistiriyorlardi. Yeralti sehirlerini manyetohidrodinamik (MHD) tahrik kullanan, o zaman 3000 mil/saat (4830 km/saat) hiza ulasan trenler ile birbirine bagladilar. Onlar, bazilarini karantinadaki Dünya’dan kurtarmakta basarili olan galaktik yildiz filosu ile temasa geçtiler. Ay, Mars, asteroidler,dis gezegenlerin aylari ve X gezegeni üzerinde yildiz üsleri olan Isigin güçlerinin direnme hareketi her zaman takviye gönderiyordu.

Kadim Yunanistan zamaninda bazi koloniciler Atlantik okyanusundan Brezilya’ya ve Amerika’nin bati sahiline yolculuk yaptilar ve oradaki Agarta ile temas kurdular. Bir iz birakmadan ortadan kaybolan bir çok kadim kültürler (örnegin Mayalar) gerçekte Agarta imparatorluguna katildi. Bazi Hopi Yerlileri, sadece birkaç on yil önce Agarta ile temas kurdular.Agarta’da, Yildiz Düzeni çok etkindi. Onun amaci Dünya gezegeni üzerindeki ayriligi iyilestirmektir ve ayrica dualite deneyini basarili sekilde tamamlamaktir. Agarta’nin Krallari on ikiler Konseyinin liderleridir ve Sanat Kumara’nin enerjileri için fiziksel bir çapadir. Bazi Amerikali baskanlar ve diger bazi ülkelerin baskanlari kendi dönemleri esnasinda Agarta’nin krallari ile temas kurdular. Agarta çogu zaman spiritüel etkisini yüzeyde kullandi, özellikle Hindistan ve Tibet bölgesindeki Himalaya sebekesi. Bin yildan fazla bir zaman önce, o zamanki Pakistan’daki Gilgit’e yakin Agarta’nin temsilcileri yüzeye tantrik ögretileri yaydi. On dokuzuncu yüzyilda, Agartalilar kendileri ile fiziksel temas kuran Helena Petrovna Blavatsky^nin ögretilerini kuvvetle etkilediler. Yirminci yüzyilin basinda, Agarta’nin yirmi milyondan fazla üyesi vardi. Birinci Dünya Savasi sirasinda, karanlik güçlerin saldirisi basladi. Onlar Agarta’nin gücünü kirmak istiyordu. Karanligin savasçilarinin sürüleri Agarta’nin spiritüel etkisinin bati uygarliginda yükselmesini sinirlamak için Çin, Indonezya, yakin Dogu ve Afrika’nin altindaki çok büyük üslerden Atlantik okyanusundan Meksiko’ya ve güneybati Amerika’ya dogru gittiler.





Dünya yüzeyine Birinci Dünya Savasi ve 2 nci Dünya Savasi olarak yansiyan bir çok fiziksel yeralti savaslari oldu. 2 nci Dünya Savasinin sonundaki isigin güçlerinin zaferinden sonra, Agarta dikkatini Bati’nin spiritüel uyanisina çevirdi. Karanligin güçleri kendi kuvvetlerini, yüzeye Çinlilerin Tibet’i isgali olarak yansiyan Himalaya sebekesinin yokedilmesine çevirdi. 1996 da karanlik güçlerin çabasi Agarta’yi dramatik olarak zayiflatti ve 1999 da Agarta yeraltindaki ikametgahlarindan hemen hemen silindi. Bundan dolayi 1999’un sonunda, isigin güçlerinin çok güçlü destegi direnme hareketi savasçilari seklinde asteroid kusagindan ve X gezegeninden geldi. X gezegeni, ona mavimsi bir renk veren donmus metan yüzeyi ile 9000 mil (14 500 km) yariçaplidir. X gezegeni 6 – 7 milyar mil uzaklikta çok egimli eliptik yörüngede Günes’in etrafinda dönüyor. 



Karanligin güçleri maksimum güçlerine 1996 ve 2003 arasinda sahipti. Karanligin güçlerinin dis bölümü Alpha Draconis yildiz sisteminden insansi varliklar olan Draconianlardir. Atlantis’ten beri onlar Yeni Dünya Düzeni olarak adlandirilan insan nüfusunun kitlesel kontrolü için bir plana sahipler. Onlar, uluslar arasinda yapay çatismalar yaratmak ve kazanç saglamak için savaslari ateslemek için dünya siyasetini kullaniyorlar. Onlarin ana merkezleri ve aktiviteleri Washington, Brüksel ve Roma’dadir. Onlar asilar ile insan bedenine sokulan programlanabilir bioçipler ile ve insan düsüncelerini kontrol eden ve yönlendiren nanoelektronik aletler ile insanligi kölelestiriyor. Kiliselerdeki, farmasonluklardaki ve okült gruplardaki temsilcileri vasitasi ile, insan spiritüalitesini kontrol ediyorlar ve spiritüel çatismalar/uyusmazliklar yaratiyorlar. Onlarin özü/çekirdegi Illuminati olarak adlandiriliyor, Dünya üzerindeki Sistemi kontrol eden seçilmis bir grup. Sadece Illuminati karantinadaki Dünya’nin gerçek üstatlari ile direkt baglantilidir, genetik mühendisligi ile Orion’un karanlik lorlari tarafindan milyonlarca yil önce yaratilmis olan yaratiklarin irki. Bu yaratiklar insanligi bir rehine olarak tutarak, nükleer savas ile tehdit ederek ileri dünya disi uygarliklarin Dünya’ya ulasmasini önlüyorlar. Onlar Atlantis zamanindan beri insanligi kölelestiriyor ve karantina altinda tutuyor. Onlarin gerçek sekilleri örümceklerin, iri kara böceklerin, böceklerin, sürüngenlerin, solucanlarin ve yilanlarin çesitli mutasyonlarinin formunda olmasina ragmen, bu irk çogunlukla insansi klon bedenlerde enkarne oluyor. Onlarin tek motivasyonu tüm Yaratilisin toplam kontrolü, kötülük, terör ve korku yaymaktir.



Onlar çogunlukla uzay/zaman kara delik anomalisi yaratan ve böylece insan bilinçliligini bilinemeyen bir dereceye kadar tahrif eden, insanin zihnini ve duygularini karistiran asilar ile insanligi kontrol ediyorlar. Asilar, Dünya üzerindeki her bir insan varliginin fiziksel ve enerjisel bedenlerine güçlü elektronik aletlerle konulan programlanabilir kristallerdir. Yaratik irki Philadelphia deneyinde kullanilana benzer sekilde elektromanyetik uzay/zaman odalari ile uzay/zaman yapisini bozmayi/çarpitmayi sürdürüyor. En etkili olarak onlar temsilcileri tarafindan yayilan tehdit ve siddet ile Dünya üzerindeki tekamülü geciktiriyor. Onlar insan toplumunun tüm gözeneklerine süzülüyor, kendilerine siradan insan süsü veriyor. Yasadisi araçlar, tehdit ve siddet kullanarak ikiz ruhlar arasindaki bulusmayi önlüyorlar. Kendi gizli yeralti üslerinde, bir çok kadinda korkunç tecavüzlerle cinsel travmalar yaratiyorlar, bu, Dünya gezegeni üzerinde cinsel enerji akisini bloke ediyor. Onlar ayrica çoklu kisilik rahatsizliklari üretmek için travmalar yarattilar, bu islemin kurbanlarini köleler olarak kullaniyorlar. Onlarin gücünün yüksekliginin sükür ki önceden önüne geçildi ve isigin güçleri onlari adim adim yenilgiye ugratiyor.

Isigin güçleri, X gezegeninden direnme hareketinin yetmis milyon üyesi seklinde yardim etmek için geliyor. Onlar yakin gelecekte Dünya’da bir sistem degisikligine neden olacaklar. Eski Asya efsanesi Shamballa’nin savasçilarinin yüzeye çikacagini ve karanligin güçlerini yikacagini söyler. Direnme hareketi teleportasyon odalarinin, serbest enerjinin, klonlamanin ve biyoteknolojinin bir bütün olarak ileri teknolojisini gelistirdi. Onlar çogunlukla Avrupa’nin ve ABDnin büyüksehirleri altinda kendi yeralti sehirlerine sahipler. Onlarin sehirleri 15,000 mil/saat hiza sahip MHD tahrikli metro – tren sistemi ile birbirine baglidir. Onlarin yeralti uygarligi 1996 ve 1999 arasinda karanlik güçlerin saldirisinda hemen hemen tahrip olmus olan Agarta kralliginin halefidir (ardili).

Isigin güçlerinin çekirdegi Atlantis sebekesinin temsilcileridir. Bu, Atlantis’in kendisinin zamanlarindan beri Atlantis mirasinin safligini sürekli olarak devam ettiren çok yüksek spiritüel titresimli birkaç bin bireyden olusan bir gruptur. Atlantisliler Himalayalarin altinda, güney Kaliforniya’nin altinda, Tahiti’ya yakin bazi atollerin altinda ve Titicaca gölünün altinda bazi seçilmis yerlerde kendi yeralti konutlarina sahiptir. Onlar Yeni Atlantis ismi ile bilinecek uyumlu bir toplum yaratmanin ideallerine dogru bireylere ilham veriyorlar.

1 Aralık 2011 Perşembe

Nefilimler / Anunnaki: Zecharia Sitchin'le bir söyleşi.





Zecharia Sitchin Yakın Doğu tarihi ve arkeolojisi uzmanıdır Eski Ahit (Tevrat ve Zebur) Sami ve Avrupa dilleri modern ve eski İbrani dili konularında eğitim almış ve Londra İktisadi ve Siyasal Bilimler Okulu´nda öğrenim gördükten sonra Londra Üniversitesi´nden mezun oldu. Uzun yıllar gazetecilik ve yazarlık yaptıktan sonra şimdi New York´da yaşıyor ve çalışmalarını sürdürüyor. Sümer dilini anlayan ve okuyan nadir bilginlerden biridir. Yeni çalışmaları Yakın Doğu´daki eski uygarlıklar tarafından yazılan kil tablet metinlerle ilgilidir; bu alanda aradığı çok daha eski uygarlıklardır. Sitchin´in kitapları körler için yazılan Braille alfabesine bile çevrilmiş sayısız radyo ve tv programlarında tartışılmıştır.


Sitchin´in "Dünya Kronolojisi" adlı kitap serisi mitolojinin kökeni olarak kabul edilebilir bir hayal ürünü değildir çünkü geçerli ve sağlam kaynaklara dayanmaktadır yazar bunlara "Antik Anılar" demektedir. Tevrat ve İncil dinsel bir metin olarak değil tarihsel/bilimsel bir döküman olarak okunmalıdır antik büyük uygarlıkların kökeni dünyadışıdır. Sitchin antik bilginin dünyaya Annunaki (Göklerden dünyaya gelen) tarafından getirildiğini öne sürerken modern bilimin antik bilgiyle uyum sağlamaya başladığını ve devamı olduğunu belirtmektedir. İlk kitabı olan "12. Gezegen"de Güneş Sistemi´ndeki kayıp gezegen olasılığından söz eder ve bu gezegenden dünyaya yarım milyon yıl önce gelen halkın kutsal kitaplarda anlatılan olaylara neden olduğunu belirtmektedir. Örneğin Tevrat´ın "Genesis" bölümünün 6. Bölümü´nde adları geçen ve Tufan´dan önce insanoğullarının kızlarıyla evlenen "Nefilimler"in 12. Gezegen´den geldiğini yazar. "Nefilim" sözcüğünün özgün anlamı "Tanrının Oğulları veya göklerden gelen Devler"dir ve bizler geçmişte devlerin yaşadıklarını düşünüyor ve araştırıyoruz.Sitchin kilisenin kutsal kitaplarla ilgili soru sorulmaması kuralını da eleştiriyor ve sorgulamanın kutsallıkla ilgisi olmadığını söylüyor. Çünkü ona göre tarihsel bilgiler bu metinlerin içinde saklıdırlar İbranice´deki "Nafal" sözcüğü de "Nefilim" yorumunu destekler gibidir ve "Düşüş/Düşenler" anlamındadır. Sitchin kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor;


Soru: Dünyaya 6.000 yıl evvel kimler indi?


Sitchin; Düşüş ne anlama geliyor? Bu sözcük beni mitolojiden arkeolojiye oradan da kutsal kitaplarla buluşma noktasına getiriyor. Antik dilleri inceleme konusunda yeterince uzman olduğuma inanıyorum ve kutsal kitaplarda geçmişte yaşanan olayların anlatıldığından eminim. Peki kimdi Nefilimler? Tüm antik metinleri kutsal kitaplar Eski Yunan ve Eski Mısır mitolojilerini içeren metinler piramit yazmaları yani herşey beni bildiğimiz ilk uygarlık olan 6.000 yıl öncelerde yaşayan Sümerler´e götürüyor. Yani efsanelerin ve mitlerin kaynağı olarak Sümerler ortaya çıkıyorlar. Sümer yazısını çok iyi öğrendim ve hemen herşeyi ısrarla defalarca okudum ve gördüm ki Sümerliler´in Anunnaki´si "Nibiru" adı verilen bir gezegenden geliyordu.


Gezegenin adının anlamı artı veya haç demekti. O zaman soruyu genişlettim; Nefilimler ve Anunnaki kimdiler ve Nibiru hangi gezegenin adıydı?


Sitchin:Uzun astronomi çalışmalarından sonra astronomi kaynaklarında bu konuda iki ayrı yaklaşımın bulunduğunu öğrendim; Bir görüşe göre Nibiru Mars´dı karşıt görüşe göre ise Jüpiter´di. Uzmanlar bu konuda uzun tartışmalara girmişler ve asırlarca kendi görüşlerini savunmuşlardı. Doğrudan antik kaynaklara yani kil tabletlere dönerek Nibiru´nun tanımı ve konumunu araştırdım. Sümer astronomisinde gezegenin yeri belirtilmişti Güneş´e yakındı ve Mars´la ilgisi yoktu Jüpiter ise hiç olamazdı




 Bir gece uyandığımda cevabı buldum; Tabii ki bu başka bir gezegen olmalıydı; Mars´la Jüpiter arasındaydı bazen Mars´a bazen de Jüpiter´e yakınlaştığından karıştırılmıştı. Mezopotamya Yaradılış Miti Tevrat´daki Yaratılış Bölümü´nün ilk satırlarıyla aynı anlamdadır ve burada Anunnaki ile ilgili tüm ayrıntıları bulabilirsiniz. Onun ve diğer liderlerin kendi gezegenlerinden dünyaya yaptıkları yolculuk İran Körfezi´ne inmeleri ve konuşlanmaları açıkça belirtilmiştir. Herşey çok açıktır Sümerliler astronomik açıdan büyük bir bilgiye sahiptiler. 6.000 yıl öncesinde Uranüs ve Neptün´ü biliyorlar ve Pluto´yu tanımlıyorlardı oysa bizler Pluto´yu 1930´larda keşfettik matematik alanındaki bilgileri bazı yönlerden günümüzün ötesindeydi ve "Bildiğimiz herşey bize Anunnaki tarafından öğretildi." diyorlardı. Nibiru farklı bir olaydır yüzyılımızda astronomlar tarafından "Planet X" adıyla tanımlanmıştır ve Nibiru´nun varlığı doğaldır yani Güneş Sistemi´nde olması gereken bir objedir. Ama Sümerler´in daha önemli bir iddiaları daha var; Nibiru kavramının yokolmadığını ve Anunnaki´nin geri geleceğini söylüyorlardı bu geri gelişin periyodu 3.600 yıldı. Öyleyse biz yalnız değiliz ve Güneş Sistemi´mizde bizden daha ileri bir uygarlık var. Soru: Bir daha geleceklerse bunun zamanı belli mi?


Sitchin: Bunu kimse bilemez. Acaba bizi tekrar bilgilendirmeye karar verdiler mi? Daha fazla teknolojiye ve uygarlığa ulaşmalı mıyız? Veya bizim iyi olmadığımız kanaatine vararak yardımcı olacaklar mı? Tufan´da olduğu gibi yeni bir afet karşısında yine yardıma gelecekler mi? Bunu ancak geçmişten öğrenebiliriz. Sümer bilgilerinden yola çıktığımızda bilinmeyen bir gezegenin varlığı kesindir Tevrat´ın öyküleri geçmişimizi anlatmaktadır eğer onları iyi ve doğru anlarsak geleceğimizin nasıl olabileceğini de anlayabiliriz.


Geçmişin günahkar insanları sadece bir tanımdır onların günahları teknolojik hataları ve hırslarıdır aynı yere tekrar geldiğimizi kim reddedebilir ki? Ben kutsal kitapların öykülerini gözden geçirdikten sonra iki önemli açıyla karşılaştım. Bir kere Eski Mısır yazıtları ve mitolojisi resim olarak Sümerle kesin uyum sağlıyor ikincisi ise insanın ölümsüzlüğü arayışıdır. Düğüm yeri Sina Dağı´dır iniş yeri veya irtibat merkezi orasıydı yani uzay üsleri Sina Dağı´ndaydı ve Kudüs´ün önemi bu yüzdendi. Üçüncü kitabım olan "The Wars of Gods and Men"de insanlarla Anunnaki insanları arasındaki savaşı anlattım İnsanlık kendilerine uygarlık getirenlere baş kaldırırken yanlarında uzaylıların bazıları da vardı. Belki bu savaş bir bağımsızlık savaşıydı veya Anunnaki´lerin kendi aralarındaki bir bölünmenin sonucuydu bunu bilemiyoruz ama kardeşlerin kavgası olduğu kesindi çünkü temelde kardeş olan Enlil ve Enki savaşıyorlardı ve savaş onların torunlarına kadar sürdü. Benim "Piramit Savaşları" adını verdiğim iki büyük savaşta insanlar da bölünmüşlerdi. İnsan denen yaratık savaşı nasıl öğrendi? Bu ahlaki veya teolojik bir konudur. İnsanın doğasında savaşmak var mı ya da savaşçı olmayı kimden öğrendi? Unutmayın ki kızılderililere de Afrikalılar´a da savaş sanatını ve stratejilerini biz uygar beyazlar öğrettik. Dördüncü kitabım olan "The Lost Realms" Amerika kıtalarının 5.000 yıl öncesini anlatır ve bu dönem İnkalar´ın Mayalar´ın Aztekler´in çok öncesidir. Amerika kıtaları bilinmeyenlerle doludur inanılmaz megalit yapıların kaynağı bilinmemektedir. 6.000 yıl önce kimler vardı? Aslında öykü aynıdır ve Anunnaki Amerika kıtalarına da gelmiştir. Gizem linguistiktir yani dillerin kökeninde saklıdır. İnanılması güç ama hemen her teknolojik buluş Sümerliler tarafından yazılmıştı antik yazıtları incelerken bunu doğruladığım her anda koltuğumdan sıçrıyor ve Tanrım 6.000 yıl önce Sümerliler bunları nasıl biliyorlardı diyordum.


"12. Gezegen" adlı çalışmamda yer alan bir Sümer metni vardır açık açık Adem´den yani yaratılan ilk insandan söz eder. Metni okuduğunuzda tüp bebek yöntemiyle karşıkarşıya kalırsınız. Bunun daha birçok örneği var bilim herşeyi bir yana bırakıp antik bilgilere bu gözle bakmalı ve farklı bir dünyanın kapısını artık aralamalıdır. Soru: Bütün bunlar "Nefilim" sözcüğü ile başladı değil mi? Sitchin: Evet başlangıç oydu. Soru: Kitaplarını okuyan birçok insan tahminlerinizin cesurca olduğunu söylüyorlar. Tabletler ve çivi yazısı örneklerini yorumlamanızdan rahatsız olanlar var? Sitchin: Elimizdeki bilginin Sümerliler´e ait olduğu kanıtlanmıştır ve 6.000 yıllık olduğu kesindir. Hiç merak etmiyorlar mı bugünün buluşlarının oralarda nasıl yer aldığını? Genetik mühendislik ve Adem´in nasıl üretildiği Enki mitinde açıkça anlatılır Enki´nin simgesi olan birbirine dolanmış iki yılan günümüzün tıbbının da simgesidir ve aynı zamanda DNA´yı simgeler yani DNA´nın çift sarmalını. Teleskopları ve Voyager gibi uzay araçları olmadan Neptün´ün bir su gezegeni olduğunu nasıl biliyorlardı? Bunlar beni ilgilendirmiyor ben Sümerliler´e herşeyi öğreten Anunnaki´nin nereden geldiğinin peşindeyim; Sümerliler "Nibiru"dan geldi..." diyorlardı ve Nibiru´nun Güneş Sistemi´nde bulunduğunu söylüyorlardı. Ama ben dünyanın yakınında bu kadar zeki canlıların yaşadığı bir gezegenin varlığını düşünemiyorum. Öyleyse Anunnaki nerede? Sorulması gereken soru budur. Dinsel yorumların geçerli olduğuna tüm sıradanlıklarına rağmen inanıyorsak neden başka bir yorum aramayalım? Buna ne engel var ki? Eğer yeterli bir açıklama bulamıyorsak neden Sümerler´in sözlerini kabul etmeyelim? Bu çok daha akılcı olacaktır. Kitaplarımın hiçbir yerinde kullandığım metinlerin veya tabletlerin gerçek olmadığını bulamazsınız. Herşeyi gittim ve bizzat yerinde gördüm ve inceledim. Orada duruyorlar ve varlar. Enki diye birisi Nibiru´dan gelmiş ve İran Körfezi´ne inmiş metinlerde böyle yazıyor; işte bu kadar... Ortaya çıkıp show yaparak bakın ne buldum demedim. British Museum´da bana yazıtları gösteren bilim adamı; "Size gösterdiğim ve verdiğim tüm bilgiler tüm kaynaklar akademik ve bilimseldir kabul edilmiş bilimsel kaynaklardırlar." diyordu yani ben kaynaklarımı asla uydurmadım hepsi gerçekten varlar.






Soru: "The Wars of God and Men" adlı kitabınızdaki kaynakların listesi 16 sayfa sürüyor? Sitchin: Bir kaynakta Enki´nin dünyaya nasıl geldiğini okuyorsunuz bir diğerinde aynı öykü "Enki ve Dünya Miti" olarak karşınıza çıkıyor. Başka bir metinde Enlil bir mit olarak karşınızda ve bunların tümünün adı mitolojidir. Ben diyorum ki mit olmayan nedir? Bunun tarifi var mı ki? Mitler gerçeği anlatıyorlar. Benim akla yakın makul ve mantıklı bir senaryom var bu şekilde birçok bulmaca ve gizem açıklanabilir yani bilinmeyen tarih öğrenilebilir. Piramitleri kimin yaptığını kesin olarak bilmek zorundayız... Soru: Anunnaki hakkında daha neler söyleyebilirsiniz? Bizler aynı Anunnaki´nin hala kontrolu altında mıyız yoksa özgür müyüz? Sitchin: Onlar bize değil biz onlara benziyoruz sanırım. Bizi genetik mühendislikle yarattılar ve evrim silahının namlusuna yerleştirdiler. Fiziksel ve duygusal olarak onlara benziyoruz Tevrat; "Ve Allah dedi; Suretimizde benzeyişimize göre insan yapalım... ve herşeye hakim olsun... ve Allah insanı kendi suretinde yarattı onu Allah´ın suretinde yarattı..." (Kitabı Mukaddes/Tekvin 26/27) diyor. Fazla söze gerek yok biz onlara benziyoruz. Ama çok önemli bir fark var; o da onların ölümsüzlüğü; Bunun nedeni uzay-zaman olmalıdır Güneş Sistemi çevresindeki bir turları yani onların bir yılı bizim uzay-zamanımıza göre 3.600 yıldır; işte aramızdaki en önemli fark budur. Teknolojik düzeyleri sadece uzayda yolculukla sınırlı değildir millyonlarca yıllık yolculuklar yapabilmektedir ve bunun için de ölüleri canlandırmaktadırlar yani dondurma yöntemini kullanmaktadırlar Kutsal kitaplardaki tüm mucizeler onların teknolojisinden başka birşey değildir. Dünyaya gelip bizleri genetik mühendislik aracılığı ile yarattıktan sonra kendi genlerini maymun-insanla karıştırdılar ve birgün biz de uzaya açılıp bir başka gezegene indiğimizde aynı şeyi yapacağız. Yani modeli yayacağız. Ama olaylar bunu engelleyebir Tufan öyküsünü anımsayın İnsanlık yok edilmiş fakat Nuh ve gemisi aracığılığı ile tohumlar kurtarılmıştır bu yine olabilir. Enlil insanlığı sularla boğmaya karar verdiğinde Enki Nuh´a (Sümerce´de Ziusudra) olacağı haber verir ve sonra gemiyi nasıl yapacağını ve batmaması için ne yapacağını öğretir ve Nuh ailesini ve hayvan türlerini alarak gemiye biner; Sümer kaynaklarına göre böylece tohumlar kurtarılır.


Burada Anunnaki liderleri arasındaki anlaşmazlık görülür; hangisi doğru ve doğru değil bunu bilmiyoruz. Neyin yapılıp neyin yapılmadığını da... Ama olanlar ortada. Soru: Yaratılmış bizlerle ilgili bir son var mı? Ya sizin yaptığınız nedir? Sitchin: Söyleyebileceğim tek şey bir görevimin olduğudur veya bir misyonumun. Toplumu antik insanların bildikleri ve inandıkları konusunda bilgilendirmeliyim. Bunun için onların kaynaklarını ve yazdıklarını ve çizdikleri resmi kullanıyorum. Bu malzeme bir mit değil gerçek bir öykü. Benim yazdıklarım özgün bir bilginin başlangıçtaki temeli olabilir. İki düzine kitap yazdım teolojiden astrolojiye kadar... Daha da yazacağım tümünün temelinde onlar var yani Anunnaki. Anlatmaya devam edeceğim herkes arzuladığı gibi yorumlamakta serbesttir. Soru: Çalışmalarınızın bilimsel bir yoldan geçmesi sizi daha güvenilir kılıyor. Bu da tahminlerde bulunmadığınızı ve varolan güncel kanıtlara dayandığınızı gösteriyor değil mi?


Sitchin: Evet bu malzemeyi kullanmaktan mutluyum ayrıca tüm görüşlere de açığım. Sonuç olarak benim kitaplarım antik zamanlarla ilgili metin kitaplarından başka birşey değildir. Soru: Sürekli yeni birşeyler bulduğumuza ve uygarlığımızı ilerlettiğimize göre bundan sonra nelerin olacağı hakkında bir fikriniz var mı? Sitchin: Elbette ki hayır bize verilen uygarlığın ne kadarı onlara ait bilemiyorum üstelik bizi yok etmeye de çalıştılar çıkarları neydi bilmiyorum ve tahmin yapmam doğru olmaz. Tabii ki kendiliğimizden yarattığımız çok şey de var. Soru: Burada bizim için bir ders var mı? Eğer bu bizim gerçek tarihimiz ise Anunnaki geri geldiğinde yeni bir Tufan´ı önlemenin yolunu öğrenebildik mi? Sitchin: Bu tahmin edilemez çünkü ben onların liderlerinin bildiğini bilmiyorum. Enlil veya Enki klanı ne durumda? Bunu da bilmiyorum işte bu nedenlerle bu çok büyük sorunun cevabı da çok zor. Şunu söyleyebilirim ancak; "Bir atı suya doğru sürebilirsiniz ama zorla su içireme