25 Aralık 2011 Pazar

Gizemli Zaman Kuyusu

Gizemli Zaman Kuyusu Keşfedildikten Sonra Dünya Liderleri Afganistan'a Akın Ediyor


Rusya’nın Dış İstihbarat Servisi (SVR) tarafından Başbakan Putin için hazırlanan özel bir rapor, Alman başbakanı Angela Merker’in bu ay Afganistan’a ‘sürpriz bir ziyaret’ yapan Batılı liderlerin sonuncusu olduğunu bildiriyor. Bu ziyaret, ABD Başkanı Obama (3 Aralık), İngiltere Başbakanı David Cameron (7 Aralık) ve Fransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy (8 Aralık) ziyaretlerinden sonraydı.
Bu rapor, sadece Sarkozy’nin yolculuğunun saklandığını söylüyor, çünkü o bir ABD ordu uçağı tarafından Afgan savaş bölgesine aceleyle götürüldüğünde, Hindistan’a bir ziyarette bulunmaktaydı.
Batı Dünyasının bu en güçlü liderlerinin Afganistan’a gitmek için ani koşuşturmalarına neden olan neydi? Bu rapor, bunun nedeninin ABD Askeri bilim adamlarının “Zaman Kuyusu”na hapsolmuş “Vimana” olarak tanımlanan şeyi keşfetmeleri olduğunu söylüyor. Bu zaman kuyusu en az 8 Amerikan askerinin tahminen 5,000 yıldır orada gizlenmekte olan Vimana’yı mağaradan çıkarmaya çalışırlarken ortadan kaybolmalarına neden olmuştu.





Sanskritçe epik Mahabbarata’da bulunan kadim hikayelerden, bir Vimana’nın çevresinin 12 cubit (eski bir uzunluk ölçüsü) ölçüldüğünü, dört adet güçlü tekeri olduğunu biliyoruz. “Ateşlenmiş füzelerinden” başka, Mahabbarata dairesel ‘yansıtıcı’ ile işleyen diğer ölümcül silahların kullanımını kaydediyor. Devreye sokulduğu zaman, bir ‘ışık şaftı’ üretiyor ve herhangi bir hedefe odaklandığında onu anında ‘gücüyle yakıp yok ediyor.’ 

Vimana’yı çevreleyen “Zaman Kuyusu” ile ilgili olarak, bu rapor bunun elektromanyetik radyasyon – yerçekimi alanı olduğunu söylüyor. Elektromanyetik radyasyon – yerçekimi ilk kez Birleşik Alan Teorisi olarak Albert Einstein tarafından kabul edildi ve uzun zaman sonra bunun 1943 yılında Amerikan 2 nci Dünya Savaşı deneyinin arkasındaki şey olduğu konuşuldu, buna Philadelphia Deneyi adı verilmişti. Bugün Afganistan’daki askerlerin kaybolması gibi, ABD askerleri aniden ortadan kayboluyordu.

SVR raporu, bu gizemli “Zaman Kuyusu”nun bitmez tükenmez güç kaynağının Edward Leedskalnin’in teknolojisine dayalı olduğunun göründüğünü söylüyor. Edward Leedskalnin “kadim insanların Gizli Bilgisini” keşfettiğini iddia etmişti ve 1923 – 1951 de Coral Şatosu olarak bilinen Dünyanın en gizemli başarılarından birini yaratan bilinmeyen bir işlemle 1,100 ton mercan kayasını “tek başına ve gizlice” oymuştu.



Bu raporla ilgili en etkileyici şey, yanlızca bir Vimana’nın keşfedilmiş olması değil, aynı zamanda Vimana’nın keşfedildiği mağarada bulunan kadim yazılardır. Bu yazılar Vimana’nın “gerçek sahibinin” Zerdüştlük (Zoroastrianizm) adı verilen ve tüm zamanların en önemli dinlerinden birinin kurucusu olan kadim peygamber Zerdüşt ( Zoroaster) olduğunu iddia ediyor.

Bugün Dünya tarafından çok az bilinse de, Zerdüşt’ün dini felsefesinin insanlığın amacının, tüm diğer yaradılış gibi aša’yı (gerçek) sürdürmek olduğunu söyleyen tüm bilinen dinlerin temeline sahip olduğuna inanılmaktadır. O, insanlık için, bunun yaşama aktif katılım ve yapıcı düşüncelerin, sözlerin ve eylemlerin uygulanmasıyla gerçekleştiğini ifade etmişti.


Birinci yüzyılda yaşayan Romalı yazar, doğabilimci ve doğal filozof, ayrıca erken Roma İmparatorluğunun donanma ve ordu komutanı olan Pliny the Elder, Zerdüşt’e “Sihirin mucidi” ismini verdi. Tarihçiler, MS 391’de Hristiyan Roma İmparatoru Theodosius I tarafından yok edilmesi emredilen Kadim İskenderiye Kraliyet Kütüphanesinde Zerdüşt hakkında yazılan “iki milyondan fazla satır”a dayanarak bunu söylüyorlar.

 Bugün, Zerdüşt’ün yaşamış ve ölmüş olduğu söylenen ve Marco Polo tarafından Dünya’nın “asil ve büyük şehirlerinden biri” olduğu iddia edilen Afganistan’ın Balkh şehrinde, yeni bir Küresel İmparatorluk, ABD, bu kadim Vimana’nın keşfiyle hem geçmişimizi hem de geleceğimizi kendi ellerinde tutuyor.  




Güneş'in Etrafında Dev Ufo'lar

Güneşin etrafında Dev UFO’lar? NASA işlev bozukluğu olduğunu iddia ediyor, fizikçi dev UFO’ların Güneşin yıldız kapısını kullandığını söylüyor

Güneşi izleyen NASA’nın Stereo uzay aracı 18 Ocak 2010 civarında Güneşin yakınlarında dev küresel UFO’lar kaydetmeye başladı. Bir gözlemciye göre, UFO’lar NASA’nın Stereo fotoğraflarının çoğunda farklı pozisyonlarda iken, hareket ettikleri görülüyor ve en azından Dünya’nın büyüklüğü kadar dev boyuttalar. Eğer UFO’lar gezegenler veya bazı dev asteroid kuyruklu yıldız türü olsalardı, Güneşin ürettiği kuvvetli çekim tarafından Güneşin içine çekilmiş olurlardı.”

NASA Stereo Projesi bilim adamı Dr. Joe Gurman, dev solar UFO’ların basınçla oluşan yapay eser olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, DSN’nin desteklediği tüm misyonlardan gelen tüm playback verilerini saklayan DSN’deki “merkezi veri kaydedici”nin 18 Ocak 2010’da arızalandığını belirtiyor. 18 Ocak solar UFO dalgasının başladığı tarih.

Dev solar UFO’ların gizeminin kuantum fiziği çözümünde, fizikçi Nassim Haramein bir video – kaset analizinde Dünya büyüklüğündeki UFO’ların aslında Güneşi kara – delik tekilliği veya yıldız kapısı olarak kullanarak güneş sistemimize ulaşan dev dünya dışı veya boyutlar arası uzay gemileri olduğunu ifade ediyor. Haramein, dev solar UFO’larla ilgili NASA Stereo verilerinin, dünya dışı uygarlıkların büyük (Dünya büyüklüğünde) uzay gemileri kullandıklarında, güneş sistemimize Güneşteki yıldız kapısı vasıtasıyla eriştiklerini kanıtladığını iddia ediyor.



                                           Şekil A, NASA Stereo güneş resmi, 23 Ocak
Fotoğraf kanıtları ve NASA’nın açıklaması




Şekil A, 23 Ocak 2010’da Güneş’ten alınan NASA Stereo resmini gösteriyor.

Şekil B ve Şekil C, Güneşin NASA Stereo resimlerini gösteriyor, Exopolitics Canada’nın direktörü Mike Bird “NASA resimleri değiştirmeden önce” NASA Stereo web sitesinden resimleri indirebildiğini belirtiyor. Son şekil (Şekil C)’de 5 adet küre var; 3 tanesi saat 10 – 11’de, 2 si saat 2’de.”


                                         Şekil B, NASA Stereo güneş imgesi, 23 Ocak

Aşağıdaki video (4 dakika 50 saniye) NASA Stereo uzay aracının 21 Ocak 2010’da aldığı Güneşin ve Güneşin etrafındaki dikkati çeken UFO’ların benzer resimlerini analiz ediyor. Okuyucuların Dev UFO’ları görmesi için bu videonun hepsini izlemeleri tavsiye ediliyor.

http://www.examiner.com/exopolitics-in-seattle/giant-ufos-around-the-sun-nasa-claims-malfunction-physicist-says-giant-et-ufos-use-sun-s-star-gate

Videoda anlatıcı şöyle ifade ediyor, ‘Ayrıca dev UFO’ların Güneşin ışığını aynen metal bir geminin yansıttığı gibi yansıttığına dikkat edin. En iyi tahminim, bunlar Güneşi gözleyen dev gezegen büyüklüğünde uzay araçlarıdır veya bu ifşaat yeni gerçekleşiyor. Her iki şekilde de, NASA’nın resmi açıklamasını bekliyorum’
NASA’nın Güneşin etrafındaki dev UFO’lar açıklaması: ekipman arızası

NASA STEREO Projesi Bilim adamı (Dr.) Joseph B. Gurman, aşağıdaki teknik açıklama ile Güneşin yakınındaki dev UFO resimlerini yanıtladı (21 Ocak 2010’da rapor edildi). Dr. Gurman şöyle yazdı, ‘Gördüğünüz şey “işaret modu” ( gerçek – zamana yakın, fazla sıkıştırılmış, bölmelenmiş imgeler) ve normal playback telemetri imgeler (daha az sıkıştırılmış ama hala kayıplı sıkıştırılmış) arasındaki farktır.

18 Ocak’ta saat 21:472de (UT), DSN’nin desteklediği tüm misyonlardan alınan tüm playback verileri saklayan DSN’deki ‘merkezi veri kaydedici’ arızalandı. Biz ve DSN tarafından desteklenen tüm diğer misyonlar 18 Ocaktan itibaren ve ertesi günlerde alınan playback’lerimizi bekliyoruz. Onları alır almaz ve enstruman ekipleri telemetriyi bilimsel olarak faydalı formatlara yeniden formatlayınca, resimleri ve diğer STEREO tarama verilerini normal yerlerine koyacağız.”

Dr Gurman’ın mektubunu alan kişi NASA’nın açıklamasını inanılır bulmadı.


                                           Şekil C, NASA Stereo güneş resmi, 23 Ocak

Fizikçi Nassim Haramein ET UFO’larının güneş sistemimize Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla eriştiğini söylüyor

Dev, Dünya büyüklüğündeki UFO’lar Güneşin etrafından ortaya çıktılar ve NASA’nın Stereo uzay aracı tarafından izlendiler ve kaydedildiler. 18 Ocak 2010’da başlayan şu andaki “dev solar UFO dalgası” en yakın zamanlarda tekrarlanan fenomendir.

Fizikçi Nassim Haramein dev solar UFO’ları, kuantum fiziği ve tekillik teorisi açısından başarılı bir şekilde açıklamış olabilir. Onun konferanslarından alınan aşağıdaki video alıntısında, NASA Stereo uzay aracı tarafından kaydedilen dev solar UFO dalgası kayıtlarının örnekleri kullanılıyor.

Haramein’e göre, her Güneş kara delik tekilliği içerir. Büyük (dünya büyüklüğündeki) uzay araçlarıyla güneş sistemimize erişmek isteyen ileri dünya dışı varlıklar veya boyutlar arası uygarlıklar, Güneşimizin yıldız kapısı vasıtasıyla bunu yapabilirler.



2010 dev solar UFO’larının ET ifşaatı neyi ima ediyor?


18 Ocak 2010 dev solar UFO’lar dalgasının 2010 dünya dışı varlıkların ifşaatının derin imalarına sahip; orijinal NASA’nın Stereo uzay verilerinin gerçek imgeler olduğunu kabul ediyor.

1) NASA’ya dünya dışı ifşaatlar yapması için güvenilemez – NASA Stereo Projesi bilim adamı Dr. Joe Gurman’ın sunduğu ekipman arızası teknik açıklaması inandırıcı değildir. Bir neden göstermeden NASA web sitesindeki dev solar UFO’ları gösteren resimleri kaldırdı.

2) İlerici insan bilimi şimdi dev solar UFO’ları açıklayabiliyor – Nassim Haramein’in tekillik teorisi, boyutlar arası realiteden güneş sistemimize erişmek için Güneşimizin yıldız kapısını kullanan dev solar UFO’ların akla yakın, bilime - dayanan açıklamasını sunuyor.

3) 18 Ocak 2010 solar UFO dalgası, dünya dışı varlıklar tarafından kendi varlıklarının ifşaatını oluşturuyor – Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla güneş sistemimize girerek ve NASA’nın Stereo uzay aracı tarafından izlenerek ve kaydedilerek, dünya dışı (boyutlararası) uygarlıklar, Dünya kadar büyük gemilerinde kendi varlıklarını ortaya koydular.

4) Güneş sistemimize Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla erişen Dünya büyüklüğündeki solar UFO uzay gemileri, 1967 Dış Uzay Anlaşmasına maruz kalacak, bu anlaşmada şunlar var, “Ayı ve diğer göksel gövdeleri kapsayan dış uzay kullanım veya meşguliyet vasıtasıyla veya başka araçlarla egemenlik iddia ederek ulusal el koymaya maruz değildir.”

5) Güneş sistemimize Güneşin yıldız kapısı vasıtasıyla erişen Dünya büyüklüğündeki solar UFO uzay gemilerinin eğer gerekirse insan nüfusumuza acil yardım sağlama (veya sosyo – politik hakimiyet) yeteneğine sahip olduğu görünüyor. Böyle bir müdahale, müdahale –etmeme evrensel yasasını ihlal eder.

http://www.examiner.com/examiner/x-2912-Seattle-Exopolitics-Examiner~y2010m1d27-Giant-UFOs-around-the-Sun-NASA-claims-malfunction-physicist-says-giant-ET-UFOs-use-Suns-star-gate



Aden Körfezinde Gizemli Vorteks



Rusya’nın Kuzey Donanmasından Amiral Maksimov tarafından Başbakan Putin için hazırlanan garip bir rapor, şu anda Aden Körfezinde merkezlenmiş ‘gizemli manyetik bir vorteksin’, Rusya, ABD ve Çin’in onu kapatma veya hatta tam kaynağını ya da “var olma nedenini” saptama tüm birleşik çabalarına karşı koyduğunu ifade ediyor.

Aden Körfezi, Umman Denizinde yerleşik olan dünyanın en önemli su yollarından biridir, Arap yarımadasının güney sahilinde Yemen ve Somali yarımadası arasındadır. Her yıl buradan 21,000 gemi geçmektedir.

Bu rapora göre, ABD bilim insanları 2000 yılının sonlarında bu vorteksin ‘oluşumunu’ fark etmeye başladılar, bundan sonra Amerikalılar Cibuti Cumhuriyetinin başkenti olan Cibuti’de Somali yarımadasındaki operasyonlarının üssünü kurdular. 9/11 saldırısından sonra Cibuti Birleşik Müşterek Görev Kuvvetinin evi oldu.




Bu rapor şöyle devam ediyor; Kasım 2010’de keşfinden sonra ‘göreli olarak stabil’ kaldıktan sonra, Aden Körfezi vorteksi 2008’in sonunda “genişlemeye” başladı. ABD tüm dünyaya bu gizemli olay ile ilgili “olağandışı” bir uyarı yaptı ve karşılık olarak aşağıdaki Uluslar Ordu Kuvvetlerini bu bölgeye gönderdiler:

Avustralya Kraliyet Donanması, Belçika Donanması, Bulgaristan Donanması, Kanada Donanması, Çin Donanması, Danimarka Kraliyet Donanması, Fransız Donanması, Alman Donanması, Yunanistan Donanması, Hindistan Donanması, İran İslam Cumhuriyeti Donanması, İtalyan Donanması, Japon Donanması, Güney Kore Donanması, Malezya Kraliyet Donanması, Hollanda Donanması, Pakistan Donanması, Portekiz Donanması, Suudi Arabistan Kraliyet Donanması, Rus Donanması, Singapur Donanması, İspanyol Donanması, İsveç Donanması, Thai Donanması, Türk Donanması, İngiliz Donanması ve ABD Donanması.

Bu Donanma Kuvvetleri Aden Körfezini Somalili korsanlardan koruma bahanesini kullandılar. Bu oluşum insan tarihinde türünün en büyük örneğidir ve Rusya, birçok dünya yetkilisinin daha önce bilinmeyen, ama “boyutlararası” veya “dünya dışı” olarak tanımlanan “güçler”in gezegenimize saldırısı olduğuna inandığı bu saldırıyı “defetmek” için Amerikalılara katılmaya “hazırlandı”.

Rapor şu şekilde devam ediyor; geçen ayın başlarında başlayarak, keşfedildiğinden bu yana ilk kez Aden Körfezi vorteksi “olağandışı” “genişleme” serilerine başladı ve bunu deprem aktivitesi izledi. Geçen ay Aden Körfezinde 40 – 60 deprem gerçekleşti.

Bu rapor tüm bu depremlerin Richter ölçeğinde 4.5 ve 5.4 arasında olduğunu ve neredeyse hepsinin 10 km derinlikte gerçekleştiğini ve bu geçen Mayıs ayında “ortadan kaybolan” Jüpiter’in Güney Ekvator Kuşağı çizgisinin gizemli “yeniden ortaya çıkışı”nın zamanlaması ile garip bir şekilde bağlantılı olduğunu ifade ediyor.



Yıldız Kapısı Olabilirmi

Bu raporda kapsanan bilgiler tüm dünyanın ana görüş medyasında olmasa da, aynı şey alternatif haber siteleri için söylenemez. Bu haber sitelerinin bazıları Aden Körfezi vorteksinin başka bir boyuttan ve/veya hakkında bir şey bilmediğimiz bir dünyadan dünyamıza açılan birYıldız Kapısı” olabileceği spekülasyonunu yapıyorlar.
Bu tür bir site olan The Truth Behind The Scenes (Olayların arkasındaki gerçek) şöyle not ediyor: “Bir diğer dikkate değer tesadüf veya ‘eşzamanlılık’ (yıldız kapısındaki) bu deprem serilerinin, Zaman Dalgası Sıfır’ın ‘devrilme noktası’ gösterdiği aynı günde olmasıdır.

Çin’deki bir diğer site, Danwi “Yıldız Kapısı” teoremini şöyle ifade ediyor: “İnternet kullanıcıları son zamanlarda Aden Körfezi Yıldız Kapısı hakkındaki haberler ile ilgilenmekteler. Dedikodular 9 Aralık 2009’da bilgisayar üretimi bir imgeye benzeyen mavi ışık spiralinin kuzey Norveç göklerinde aniden ortaya çıktığını iddia ediyor.

Spiralin kaybolmasından bir ay sonra, Aden körfezinde ortaya çıkan muazzam bir manyetik alan, bir solucan deliği veya “Yıldız kapısı” açtı. Dedikodular Aden Körfezindeki çokuluslu askeri eskortun Somalili korsanlar için bulunmadıklarını, aslında Yıldız kapısını ve bir milyon ışık yılı mesafedeki uzak galaksileri keşfetmeye çalıştıklarını söylüyor.

Bu gizemli Aden Körfezi vorteksinin arkasındaki gerçekleri bilmiyoruz, ama Amiral Maksimov’un raporundaki uyarısına işaret etmek istiyoruz. Bu depremler başladığından bu yana gezegenimizin Kuzey Yarıküresinin jet akımı neredeyse çökerek dünyanın geniş bölgelerini iklim kaosuna soktu.



 WikiLeaks Bağlantısı

ABD ve Diğer Dünya Uluslarının bu gizemli Aden Körfezi vorteksi ile ilgili en büyük korkusu, WikiLeaks’in bu bilgilere sahip olması ve bunu halka açıklaması durumunda tüm dünyada panik yaşanmasıdır. 

Bu nedenle WikiLeaks kurucusu Julian Assange İnterpol tarafından kırmızı bültenle arananlar listesine alındı ve Çin, bir hükümetin özel bir websitesine yaptığı en güçlü siber saldırı olarak, onun sitesine karşı olağanüstü bir saldırı başlattı.

WiliLeaks’in elinde ABD’nin gizli Aden Körfezi Vorteksi dosyası hakkında neler bulunduğunu bilmiyoruz.




4 Aralık 2011 Pazar

Agarta - Shamballa - Atlantis - İlluminati



25,000 yil önce Atlantis zamanlarinda, Dünya karanlik güçlerin isgali altinda karantinada bir gezegen oldugunda, isigin kuvvetlerinin bir bölümü yeryüzünün altina çekildiler ve orada çok genis tünel sistemleri ile birbirine bagli olan isigin bir çok sehirlerinin bir uygarligini kurdular. Bu Atlantis sehirlerinde, varliklar, dünyanin Krali’nin, Lord Sanat Kumara’nin rehberligi altinda spiritüel yollarini sürdürüyorlardi. Isigin bu kralligi Agarta veya Shamballa olarak bilinmektedir ve Lemurya’dan beri eterik planda mevcut olan ve yeraltindaki uygarlik için spiritüel bir fener olarak hizmet eden Shamballa ile karistirilmamalidir.

Yeraltindaki Agarta insanlari spiritüel dünya ve onlarin en yüksek hayrina hizmet eden ileri Atlantis teknolojisi arasinda uyum içinde yasadi. Onlarin her biri kendi en yüce amacini biliyordu ve bunu izlediler, birbirleri ile uyumlu iliskiler içinde yasadilar. Atlantis’in son büyük seline kadar, onlar o zamandan beri yeraltinin bazi alanlarinda kendi kalelerini insa eden karanlik güçlerin saldirilarina karsi korunuyordu. Büyük selden sonra her sey degisti. Karanlik güçler Agarta’ya saldirmaya basladilar ve Tibet kutsal kitabi Dzyan’in söyledigi gibi, yapicilar ve yikicilar arasinda çatismalar oldu. Isigin güçleri daha önceden yerlesmis olduklari bir çok bölgeyi terketmek içiz zaorlandi. Yeralti tünel sistemi tüm gezegeni çevreliyordu. Batidaki tünel sebekesi Sili’deki Atacama çölü altinda basliyordu ve Tiahuanaco - Cuzco - Shasta Dagi- Grand Tetons, Amerikan karasinin alti ve under Atlantik okyanusunun altindan Atlas dagina dogru, bati Afrika’ya ve sonra Ahaggar/Tibesti daginin altindan dan son istasyonuna - Giza piramitlerine yöneliyordu.



Önemli bir merkez Brezilya’da Mato Grosso’nun altinda idi, burasi Agarta’nin yüzeydeki Atlantis sehirleri ile güçlü baglara sahip oldugu yerdi. Himalaya sebekesi olaganüstü öneme sahipti. Burada yeralti uygarligi çagdas (ayni zamana ait) Gobi çölü alanindaki yüzeyde mevcut olan Atlantis kolonisinin bir aynasi olarak gelisti. Süphesiz, o zaman çöl degildi, Gobi subtropikal bir cennet idi. Himalaya sebekesi Gobi çölünün altinda kendi kaynagina sahipti ve o Takla Makan çölüne dek ve sonra Pamirler, Altai, Karakurum, Baltistan,Kunlunlarin altina ve Himayalara dogru Chang Tang platosuna kadar genisledi. 



Atlantis’in sular altinda kalisindan sonra, yüzeydeki bazi gruplar önemli spiritüel ve bilimsel kesiflere rastladilar ve bundan dolayi hemen hemen tüm yüzeyi ele geçirmis olan karanlik güçlerden kaçip yeraltindaki Agarta’ya geri çekildiler. Bu takviye/destek Agarta’da bilimsel ve teknolojik ilerlemeyi hizlandirdi ve birlesmis güçleri ile eski Atlantis tünellerinin mühürlerini açtilar, eski Atlantis makinelerini onardilar ve oturduklari orijinal yeralti yerlerini genislettiler. Bu genisleme ile, onlar çogu zaman yeraltindaki nehirlerin ve yeralti enerji akimlarinin yönünü izlediler. Teknolojinin gelisimi çok iyi idi. Eski Atlantis kristal teknolojisinin ötesinde, teleportasyon odalari ve serbest enerji teknolojisi gelistiriyorlardi. Yeralti sehirlerini manyetohidrodinamik (MHD) tahrik kullanan, o zaman 3000 mil/saat (4830 km/saat) hiza ulasan trenler ile birbirine bagladilar. Onlar, bazilarini karantinadaki Dünya’dan kurtarmakta basarili olan galaktik yildiz filosu ile temasa geçtiler. Ay, Mars, asteroidler,dis gezegenlerin aylari ve X gezegeni üzerinde yildiz üsleri olan Isigin güçlerinin direnme hareketi her zaman takviye gönderiyordu.

Kadim Yunanistan zamaninda bazi koloniciler Atlantik okyanusundan Brezilya’ya ve Amerika’nin bati sahiline yolculuk yaptilar ve oradaki Agarta ile temas kurdular. Bir iz birakmadan ortadan kaybolan bir çok kadim kültürler (örnegin Mayalar) gerçekte Agarta imparatorluguna katildi. Bazi Hopi Yerlileri, sadece birkaç on yil önce Agarta ile temas kurdular.Agarta’da, Yildiz Düzeni çok etkindi. Onun amaci Dünya gezegeni üzerindeki ayriligi iyilestirmektir ve ayrica dualite deneyini basarili sekilde tamamlamaktir. Agarta’nin Krallari on ikiler Konseyinin liderleridir ve Sanat Kumara’nin enerjileri için fiziksel bir çapadir. Bazi Amerikali baskanlar ve diger bazi ülkelerin baskanlari kendi dönemleri esnasinda Agarta’nin krallari ile temas kurdular. Agarta çogu zaman spiritüel etkisini yüzeyde kullandi, özellikle Hindistan ve Tibet bölgesindeki Himalaya sebekesi. Bin yildan fazla bir zaman önce, o zamanki Pakistan’daki Gilgit’e yakin Agarta’nin temsilcileri yüzeye tantrik ögretileri yaydi. On dokuzuncu yüzyilda, Agartalilar kendileri ile fiziksel temas kuran Helena Petrovna Blavatsky^nin ögretilerini kuvvetle etkilediler. Yirminci yüzyilin basinda, Agarta’nin yirmi milyondan fazla üyesi vardi. Birinci Dünya Savasi sirasinda, karanlik güçlerin saldirisi basladi. Onlar Agarta’nin gücünü kirmak istiyordu. Karanligin savasçilarinin sürüleri Agarta’nin spiritüel etkisinin bati uygarliginda yükselmesini sinirlamak için Çin, Indonezya, yakin Dogu ve Afrika’nin altindaki çok büyük üslerden Atlantik okyanusundan Meksiko’ya ve güneybati Amerika’ya dogru gittiler.





Dünya yüzeyine Birinci Dünya Savasi ve 2 nci Dünya Savasi olarak yansiyan bir çok fiziksel yeralti savaslari oldu. 2 nci Dünya Savasinin sonundaki isigin güçlerinin zaferinden sonra, Agarta dikkatini Bati’nin spiritüel uyanisina çevirdi. Karanligin güçleri kendi kuvvetlerini, yüzeye Çinlilerin Tibet’i isgali olarak yansiyan Himalaya sebekesinin yokedilmesine çevirdi. 1996 da karanlik güçlerin çabasi Agarta’yi dramatik olarak zayiflatti ve 1999 da Agarta yeraltindaki ikametgahlarindan hemen hemen silindi. Bundan dolayi 1999’un sonunda, isigin güçlerinin çok güçlü destegi direnme hareketi savasçilari seklinde asteroid kusagindan ve X gezegeninden geldi. X gezegeni, ona mavimsi bir renk veren donmus metan yüzeyi ile 9000 mil (14 500 km) yariçaplidir. X gezegeni 6 – 7 milyar mil uzaklikta çok egimli eliptik yörüngede Günes’in etrafinda dönüyor. 



Karanligin güçleri maksimum güçlerine 1996 ve 2003 arasinda sahipti. Karanligin güçlerinin dis bölümü Alpha Draconis yildiz sisteminden insansi varliklar olan Draconianlardir. Atlantis’ten beri onlar Yeni Dünya Düzeni olarak adlandirilan insan nüfusunun kitlesel kontrolü için bir plana sahipler. Onlar, uluslar arasinda yapay çatismalar yaratmak ve kazanç saglamak için savaslari ateslemek için dünya siyasetini kullaniyorlar. Onlarin ana merkezleri ve aktiviteleri Washington, Brüksel ve Roma’dadir. Onlar asilar ile insan bedenine sokulan programlanabilir bioçipler ile ve insan düsüncelerini kontrol eden ve yönlendiren nanoelektronik aletler ile insanligi kölelestiriyor. Kiliselerdeki, farmasonluklardaki ve okült gruplardaki temsilcileri vasitasi ile, insan spiritüalitesini kontrol ediyorlar ve spiritüel çatismalar/uyusmazliklar yaratiyorlar. Onlarin özü/çekirdegi Illuminati olarak adlandiriliyor, Dünya üzerindeki Sistemi kontrol eden seçilmis bir grup. Sadece Illuminati karantinadaki Dünya’nin gerçek üstatlari ile direkt baglantilidir, genetik mühendisligi ile Orion’un karanlik lorlari tarafindan milyonlarca yil önce yaratilmis olan yaratiklarin irki. Bu yaratiklar insanligi bir rehine olarak tutarak, nükleer savas ile tehdit ederek ileri dünya disi uygarliklarin Dünya’ya ulasmasini önlüyorlar. Onlar Atlantis zamanindan beri insanligi kölelestiriyor ve karantina altinda tutuyor. Onlarin gerçek sekilleri örümceklerin, iri kara böceklerin, böceklerin, sürüngenlerin, solucanlarin ve yilanlarin çesitli mutasyonlarinin formunda olmasina ragmen, bu irk çogunlukla insansi klon bedenlerde enkarne oluyor. Onlarin tek motivasyonu tüm Yaratilisin toplam kontrolü, kötülük, terör ve korku yaymaktir.



Onlar çogunlukla uzay/zaman kara delik anomalisi yaratan ve böylece insan bilinçliligini bilinemeyen bir dereceye kadar tahrif eden, insanin zihnini ve duygularini karistiran asilar ile insanligi kontrol ediyorlar. Asilar, Dünya üzerindeki her bir insan varliginin fiziksel ve enerjisel bedenlerine güçlü elektronik aletlerle konulan programlanabilir kristallerdir. Yaratik irki Philadelphia deneyinde kullanilana benzer sekilde elektromanyetik uzay/zaman odalari ile uzay/zaman yapisini bozmayi/çarpitmayi sürdürüyor. En etkili olarak onlar temsilcileri tarafindan yayilan tehdit ve siddet ile Dünya üzerindeki tekamülü geciktiriyor. Onlar insan toplumunun tüm gözeneklerine süzülüyor, kendilerine siradan insan süsü veriyor. Yasadisi araçlar, tehdit ve siddet kullanarak ikiz ruhlar arasindaki bulusmayi önlüyorlar. Kendi gizli yeralti üslerinde, bir çok kadinda korkunç tecavüzlerle cinsel travmalar yaratiyorlar, bu, Dünya gezegeni üzerinde cinsel enerji akisini bloke ediyor. Onlar ayrica çoklu kisilik rahatsizliklari üretmek için travmalar yarattilar, bu islemin kurbanlarini köleler olarak kullaniyorlar. Onlarin gücünün yüksekliginin sükür ki önceden önüne geçildi ve isigin güçleri onlari adim adim yenilgiye ugratiyor.

Isigin güçleri, X gezegeninden direnme hareketinin yetmis milyon üyesi seklinde yardim etmek için geliyor. Onlar yakin gelecekte Dünya’da bir sistem degisikligine neden olacaklar. Eski Asya efsanesi Shamballa’nin savasçilarinin yüzeye çikacagini ve karanligin güçlerini yikacagini söyler. Direnme hareketi teleportasyon odalarinin, serbest enerjinin, klonlamanin ve biyoteknolojinin bir bütün olarak ileri teknolojisini gelistirdi. Onlar çogunlukla Avrupa’nin ve ABDnin büyüksehirleri altinda kendi yeralti sehirlerine sahipler. Onlarin sehirleri 15,000 mil/saat hiza sahip MHD tahrikli metro – tren sistemi ile birbirine baglidir. Onlarin yeralti uygarligi 1996 ve 1999 arasinda karanlik güçlerin saldirisinda hemen hemen tahrip olmus olan Agarta kralliginin halefidir (ardili).

Isigin güçlerinin çekirdegi Atlantis sebekesinin temsilcileridir. Bu, Atlantis’in kendisinin zamanlarindan beri Atlantis mirasinin safligini sürekli olarak devam ettiren çok yüksek spiritüel titresimli birkaç bin bireyden olusan bir gruptur. Atlantisliler Himalayalarin altinda, güney Kaliforniya’nin altinda, Tahiti’ya yakin bazi atollerin altinda ve Titicaca gölünün altinda bazi seçilmis yerlerde kendi yeralti konutlarina sahiptir. Onlar Yeni Atlantis ismi ile bilinecek uyumlu bir toplum yaratmanin ideallerine dogru bireylere ilham veriyorlar.

1 Aralık 2011 Perşembe

Nefilimler / Anunnaki: Zecharia Sitchin'le bir söyleşi.





Zecharia Sitchin Yakın Doğu tarihi ve arkeolojisi uzmanıdır Eski Ahit (Tevrat ve Zebur) Sami ve Avrupa dilleri modern ve eski İbrani dili konularında eğitim almış ve Londra İktisadi ve Siyasal Bilimler Okulu´nda öğrenim gördükten sonra Londra Üniversitesi´nden mezun oldu. Uzun yıllar gazetecilik ve yazarlık yaptıktan sonra şimdi New York´da yaşıyor ve çalışmalarını sürdürüyor. Sümer dilini anlayan ve okuyan nadir bilginlerden biridir. Yeni çalışmaları Yakın Doğu´daki eski uygarlıklar tarafından yazılan kil tablet metinlerle ilgilidir; bu alanda aradığı çok daha eski uygarlıklardır. Sitchin´in kitapları körler için yazılan Braille alfabesine bile çevrilmiş sayısız radyo ve tv programlarında tartışılmıştır.


Sitchin´in "Dünya Kronolojisi" adlı kitap serisi mitolojinin kökeni olarak kabul edilebilir bir hayal ürünü değildir çünkü geçerli ve sağlam kaynaklara dayanmaktadır yazar bunlara "Antik Anılar" demektedir. Tevrat ve İncil dinsel bir metin olarak değil tarihsel/bilimsel bir döküman olarak okunmalıdır antik büyük uygarlıkların kökeni dünyadışıdır. Sitchin antik bilginin dünyaya Annunaki (Göklerden dünyaya gelen) tarafından getirildiğini öne sürerken modern bilimin antik bilgiyle uyum sağlamaya başladığını ve devamı olduğunu belirtmektedir. İlk kitabı olan "12. Gezegen"de Güneş Sistemi´ndeki kayıp gezegen olasılığından söz eder ve bu gezegenden dünyaya yarım milyon yıl önce gelen halkın kutsal kitaplarda anlatılan olaylara neden olduğunu belirtmektedir. Örneğin Tevrat´ın "Genesis" bölümünün 6. Bölümü´nde adları geçen ve Tufan´dan önce insanoğullarının kızlarıyla evlenen "Nefilimler"in 12. Gezegen´den geldiğini yazar. "Nefilim" sözcüğünün özgün anlamı "Tanrının Oğulları veya göklerden gelen Devler"dir ve bizler geçmişte devlerin yaşadıklarını düşünüyor ve araştırıyoruz.Sitchin kilisenin kutsal kitaplarla ilgili soru sorulmaması kuralını da eleştiriyor ve sorgulamanın kutsallıkla ilgisi olmadığını söylüyor. Çünkü ona göre tarihsel bilgiler bu metinlerin içinde saklıdırlar İbranice´deki "Nafal" sözcüğü de "Nefilim" yorumunu destekler gibidir ve "Düşüş/Düşenler" anlamındadır. Sitchin kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor;


Soru: Dünyaya 6.000 yıl evvel kimler indi?


Sitchin; Düşüş ne anlama geliyor? Bu sözcük beni mitolojiden arkeolojiye oradan da kutsal kitaplarla buluşma noktasına getiriyor. Antik dilleri inceleme konusunda yeterince uzman olduğuma inanıyorum ve kutsal kitaplarda geçmişte yaşanan olayların anlatıldığından eminim. Peki kimdi Nefilimler? Tüm antik metinleri kutsal kitaplar Eski Yunan ve Eski Mısır mitolojilerini içeren metinler piramit yazmaları yani herşey beni bildiğimiz ilk uygarlık olan 6.000 yıl öncelerde yaşayan Sümerler´e götürüyor. Yani efsanelerin ve mitlerin kaynağı olarak Sümerler ortaya çıkıyorlar. Sümer yazısını çok iyi öğrendim ve hemen herşeyi ısrarla defalarca okudum ve gördüm ki Sümerliler´in Anunnaki´si "Nibiru" adı verilen bir gezegenden geliyordu.


Gezegenin adının anlamı artı veya haç demekti. O zaman soruyu genişlettim; Nefilimler ve Anunnaki kimdiler ve Nibiru hangi gezegenin adıydı?


Sitchin:Uzun astronomi çalışmalarından sonra astronomi kaynaklarında bu konuda iki ayrı yaklaşımın bulunduğunu öğrendim; Bir görüşe göre Nibiru Mars´dı karşıt görüşe göre ise Jüpiter´di. Uzmanlar bu konuda uzun tartışmalara girmişler ve asırlarca kendi görüşlerini savunmuşlardı. Doğrudan antik kaynaklara yani kil tabletlere dönerek Nibiru´nun tanımı ve konumunu araştırdım. Sümer astronomisinde gezegenin yeri belirtilmişti Güneş´e yakındı ve Mars´la ilgisi yoktu Jüpiter ise hiç olamazdı




 Bir gece uyandığımda cevabı buldum; Tabii ki bu başka bir gezegen olmalıydı; Mars´la Jüpiter arasındaydı bazen Mars´a bazen de Jüpiter´e yakınlaştığından karıştırılmıştı. Mezopotamya Yaradılış Miti Tevrat´daki Yaratılış Bölümü´nün ilk satırlarıyla aynı anlamdadır ve burada Anunnaki ile ilgili tüm ayrıntıları bulabilirsiniz. Onun ve diğer liderlerin kendi gezegenlerinden dünyaya yaptıkları yolculuk İran Körfezi´ne inmeleri ve konuşlanmaları açıkça belirtilmiştir. Herşey çok açıktır Sümerliler astronomik açıdan büyük bir bilgiye sahiptiler. 6.000 yıl öncesinde Uranüs ve Neptün´ü biliyorlar ve Pluto´yu tanımlıyorlardı oysa bizler Pluto´yu 1930´larda keşfettik matematik alanındaki bilgileri bazı yönlerden günümüzün ötesindeydi ve "Bildiğimiz herşey bize Anunnaki tarafından öğretildi." diyorlardı. Nibiru farklı bir olaydır yüzyılımızda astronomlar tarafından "Planet X" adıyla tanımlanmıştır ve Nibiru´nun varlığı doğaldır yani Güneş Sistemi´nde olması gereken bir objedir. Ama Sümerler´in daha önemli bir iddiaları daha var; Nibiru kavramının yokolmadığını ve Anunnaki´nin geri geleceğini söylüyorlardı bu geri gelişin periyodu 3.600 yıldı. Öyleyse biz yalnız değiliz ve Güneş Sistemi´mizde bizden daha ileri bir uygarlık var. Soru: Bir daha geleceklerse bunun zamanı belli mi?


Sitchin: Bunu kimse bilemez. Acaba bizi tekrar bilgilendirmeye karar verdiler mi? Daha fazla teknolojiye ve uygarlığa ulaşmalı mıyız? Veya bizim iyi olmadığımız kanaatine vararak yardımcı olacaklar mı? Tufan´da olduğu gibi yeni bir afet karşısında yine yardıma gelecekler mi? Bunu ancak geçmişten öğrenebiliriz. Sümer bilgilerinden yola çıktığımızda bilinmeyen bir gezegenin varlığı kesindir Tevrat´ın öyküleri geçmişimizi anlatmaktadır eğer onları iyi ve doğru anlarsak geleceğimizin nasıl olabileceğini de anlayabiliriz.


Geçmişin günahkar insanları sadece bir tanımdır onların günahları teknolojik hataları ve hırslarıdır aynı yere tekrar geldiğimizi kim reddedebilir ki? Ben kutsal kitapların öykülerini gözden geçirdikten sonra iki önemli açıyla karşılaştım. Bir kere Eski Mısır yazıtları ve mitolojisi resim olarak Sümerle kesin uyum sağlıyor ikincisi ise insanın ölümsüzlüğü arayışıdır. Düğüm yeri Sina Dağı´dır iniş yeri veya irtibat merkezi orasıydı yani uzay üsleri Sina Dağı´ndaydı ve Kudüs´ün önemi bu yüzdendi. Üçüncü kitabım olan "The Wars of Gods and Men"de insanlarla Anunnaki insanları arasındaki savaşı anlattım İnsanlık kendilerine uygarlık getirenlere baş kaldırırken yanlarında uzaylıların bazıları da vardı. Belki bu savaş bir bağımsızlık savaşıydı veya Anunnaki´lerin kendi aralarındaki bir bölünmenin sonucuydu bunu bilemiyoruz ama kardeşlerin kavgası olduğu kesindi çünkü temelde kardeş olan Enlil ve Enki savaşıyorlardı ve savaş onların torunlarına kadar sürdü. Benim "Piramit Savaşları" adını verdiğim iki büyük savaşta insanlar da bölünmüşlerdi. İnsan denen yaratık savaşı nasıl öğrendi? Bu ahlaki veya teolojik bir konudur. İnsanın doğasında savaşmak var mı ya da savaşçı olmayı kimden öğrendi? Unutmayın ki kızılderililere de Afrikalılar´a da savaş sanatını ve stratejilerini biz uygar beyazlar öğrettik. Dördüncü kitabım olan "The Lost Realms" Amerika kıtalarının 5.000 yıl öncesini anlatır ve bu dönem İnkalar´ın Mayalar´ın Aztekler´in çok öncesidir. Amerika kıtaları bilinmeyenlerle doludur inanılmaz megalit yapıların kaynağı bilinmemektedir. 6.000 yıl önce kimler vardı? Aslında öykü aynıdır ve Anunnaki Amerika kıtalarına da gelmiştir. Gizem linguistiktir yani dillerin kökeninde saklıdır. İnanılması güç ama hemen her teknolojik buluş Sümerliler tarafından yazılmıştı antik yazıtları incelerken bunu doğruladığım her anda koltuğumdan sıçrıyor ve Tanrım 6.000 yıl önce Sümerliler bunları nasıl biliyorlardı diyordum.


"12. Gezegen" adlı çalışmamda yer alan bir Sümer metni vardır açık açık Adem´den yani yaratılan ilk insandan söz eder. Metni okuduğunuzda tüp bebek yöntemiyle karşıkarşıya kalırsınız. Bunun daha birçok örneği var bilim herşeyi bir yana bırakıp antik bilgilere bu gözle bakmalı ve farklı bir dünyanın kapısını artık aralamalıdır. Soru: Bütün bunlar "Nefilim" sözcüğü ile başladı değil mi? Sitchin: Evet başlangıç oydu. Soru: Kitaplarını okuyan birçok insan tahminlerinizin cesurca olduğunu söylüyorlar. Tabletler ve çivi yazısı örneklerini yorumlamanızdan rahatsız olanlar var? Sitchin: Elimizdeki bilginin Sümerliler´e ait olduğu kanıtlanmıştır ve 6.000 yıllık olduğu kesindir. Hiç merak etmiyorlar mı bugünün buluşlarının oralarda nasıl yer aldığını? Genetik mühendislik ve Adem´in nasıl üretildiği Enki mitinde açıkça anlatılır Enki´nin simgesi olan birbirine dolanmış iki yılan günümüzün tıbbının da simgesidir ve aynı zamanda DNA´yı simgeler yani DNA´nın çift sarmalını. Teleskopları ve Voyager gibi uzay araçları olmadan Neptün´ün bir su gezegeni olduğunu nasıl biliyorlardı? Bunlar beni ilgilendirmiyor ben Sümerliler´e herşeyi öğreten Anunnaki´nin nereden geldiğinin peşindeyim; Sümerliler "Nibiru"dan geldi..." diyorlardı ve Nibiru´nun Güneş Sistemi´nde bulunduğunu söylüyorlardı. Ama ben dünyanın yakınında bu kadar zeki canlıların yaşadığı bir gezegenin varlığını düşünemiyorum. Öyleyse Anunnaki nerede? Sorulması gereken soru budur. Dinsel yorumların geçerli olduğuna tüm sıradanlıklarına rağmen inanıyorsak neden başka bir yorum aramayalım? Buna ne engel var ki? Eğer yeterli bir açıklama bulamıyorsak neden Sümerler´in sözlerini kabul etmeyelim? Bu çok daha akılcı olacaktır. Kitaplarımın hiçbir yerinde kullandığım metinlerin veya tabletlerin gerçek olmadığını bulamazsınız. Herşeyi gittim ve bizzat yerinde gördüm ve inceledim. Orada duruyorlar ve varlar. Enki diye birisi Nibiru´dan gelmiş ve İran Körfezi´ne inmiş metinlerde böyle yazıyor; işte bu kadar... Ortaya çıkıp show yaparak bakın ne buldum demedim. British Museum´da bana yazıtları gösteren bilim adamı; "Size gösterdiğim ve verdiğim tüm bilgiler tüm kaynaklar akademik ve bilimseldir kabul edilmiş bilimsel kaynaklardırlar." diyordu yani ben kaynaklarımı asla uydurmadım hepsi gerçekten varlar.






Soru: "The Wars of God and Men" adlı kitabınızdaki kaynakların listesi 16 sayfa sürüyor? Sitchin: Bir kaynakta Enki´nin dünyaya nasıl geldiğini okuyorsunuz bir diğerinde aynı öykü "Enki ve Dünya Miti" olarak karşınıza çıkıyor. Başka bir metinde Enlil bir mit olarak karşınızda ve bunların tümünün adı mitolojidir. Ben diyorum ki mit olmayan nedir? Bunun tarifi var mı ki? Mitler gerçeği anlatıyorlar. Benim akla yakın makul ve mantıklı bir senaryom var bu şekilde birçok bulmaca ve gizem açıklanabilir yani bilinmeyen tarih öğrenilebilir. Piramitleri kimin yaptığını kesin olarak bilmek zorundayız... Soru: Anunnaki hakkında daha neler söyleyebilirsiniz? Bizler aynı Anunnaki´nin hala kontrolu altında mıyız yoksa özgür müyüz? Sitchin: Onlar bize değil biz onlara benziyoruz sanırım. Bizi genetik mühendislikle yarattılar ve evrim silahının namlusuna yerleştirdiler. Fiziksel ve duygusal olarak onlara benziyoruz Tevrat; "Ve Allah dedi; Suretimizde benzeyişimize göre insan yapalım... ve herşeye hakim olsun... ve Allah insanı kendi suretinde yarattı onu Allah´ın suretinde yarattı..." (Kitabı Mukaddes/Tekvin 26/27) diyor. Fazla söze gerek yok biz onlara benziyoruz. Ama çok önemli bir fark var; o da onların ölümsüzlüğü; Bunun nedeni uzay-zaman olmalıdır Güneş Sistemi çevresindeki bir turları yani onların bir yılı bizim uzay-zamanımıza göre 3.600 yıldır; işte aramızdaki en önemli fark budur. Teknolojik düzeyleri sadece uzayda yolculukla sınırlı değildir millyonlarca yıllık yolculuklar yapabilmektedir ve bunun için de ölüleri canlandırmaktadırlar yani dondurma yöntemini kullanmaktadırlar Kutsal kitaplardaki tüm mucizeler onların teknolojisinden başka birşey değildir. Dünyaya gelip bizleri genetik mühendislik aracılığı ile yarattıktan sonra kendi genlerini maymun-insanla karıştırdılar ve birgün biz de uzaya açılıp bir başka gezegene indiğimizde aynı şeyi yapacağız. Yani modeli yayacağız. Ama olaylar bunu engelleyebir Tufan öyküsünü anımsayın İnsanlık yok edilmiş fakat Nuh ve gemisi aracığılığı ile tohumlar kurtarılmıştır bu yine olabilir. Enlil insanlığı sularla boğmaya karar verdiğinde Enki Nuh´a (Sümerce´de Ziusudra) olacağı haber verir ve sonra gemiyi nasıl yapacağını ve batmaması için ne yapacağını öğretir ve Nuh ailesini ve hayvan türlerini alarak gemiye biner; Sümer kaynaklarına göre böylece tohumlar kurtarılır.


Burada Anunnaki liderleri arasındaki anlaşmazlık görülür; hangisi doğru ve doğru değil bunu bilmiyoruz. Neyin yapılıp neyin yapılmadığını da... Ama olanlar ortada. Soru: Yaratılmış bizlerle ilgili bir son var mı? Ya sizin yaptığınız nedir? Sitchin: Söyleyebileceğim tek şey bir görevimin olduğudur veya bir misyonumun. Toplumu antik insanların bildikleri ve inandıkları konusunda bilgilendirmeliyim. Bunun için onların kaynaklarını ve yazdıklarını ve çizdikleri resmi kullanıyorum. Bu malzeme bir mit değil gerçek bir öykü. Benim yazdıklarım özgün bir bilginin başlangıçtaki temeli olabilir. İki düzine kitap yazdım teolojiden astrolojiye kadar... Daha da yazacağım tümünün temelinde onlar var yani Anunnaki. Anlatmaya devam edeceğim herkes arzuladığı gibi yorumlamakta serbesttir. Soru: Çalışmalarınızın bilimsel bir yoldan geçmesi sizi daha güvenilir kılıyor. Bu da tahminlerde bulunmadığınızı ve varolan güncel kanıtlara dayandığınızı gösteriyor değil mi?


Sitchin: Evet bu malzemeyi kullanmaktan mutluyum ayrıca tüm görüşlere de açığım. Sonuç olarak benim kitaplarım antik zamanlarla ilgili metin kitaplarından başka birşey değildir. Soru: Sürekli yeni birşeyler bulduğumuza ve uygarlığımızı ilerlettiğimize göre bundan sonra nelerin olacağı hakkında bir fikriniz var mı? Sitchin: Elbette ki hayır bize verilen uygarlığın ne kadarı onlara ait bilemiyorum üstelik bizi yok etmeye de çalıştılar çıkarları neydi bilmiyorum ve tahmin yapmam doğru olmaz. Tabii ki kendiliğimizden yarattığımız çok şey de var. Soru: Burada bizim için bir ders var mı? Eğer bu bizim gerçek tarihimiz ise Anunnaki geri geldiğinde yeni bir Tufan´ı önlemenin yolunu öğrenebildik mi? Sitchin: Bu tahmin edilemez çünkü ben onların liderlerinin bildiğini bilmiyorum. Enlil veya Enki klanı ne durumda? Bunu da bilmiyorum işte bu nedenlerle bu çok büyük sorunun cevabı da çok zor. Şunu söyleyebilirim ancak; "Bir atı suya doğru sürebilirsiniz ama zorla su içireme

28 Kasım 2011 Pazartesi

Galaktik Federasyon Ve Galaktik Işık Federasyonu Arasındaki Fark


Bildiri “Bir Konuyu Açıklığa Kavuşturmak”



“Bir Konuyu Açıklığa Kavuşturmak” bildirisinde, Andromeda Konseyi temsilcisi Tolec şunları yazıyor,

“Uzaydaki çeşitli dünya dışı organizasyonların bazıları hakkında kafası karışmış olan insanlar için, bir konuyu açıklığa kavuşturacağım.”

“Uzayda birçok ‘konseyler’ veya bir araya gelmiş yıldız sistemleri & gezegenler vardır. Bunların çoğu Dünyayı ziyaret etti, Dünyayı ziyaret etmeye devam ediyor ve Dünyayı ziyaret etmekten çok daha fazlasını yaptılar. Her biri kendi çıkarlarına ve ‘gündemlerine’ sahiptir.

“Bu nedenle berraklık sağlamak için, aşağıdaki bilginin yardımcı olacağına inanıyorum. Lütfen bunu tüm bütünlüğünde okuyun. Andromeda Konseyi’nin Dünyaya, insanlığa en yüksek & en iyi ilgisinin gerçeklerini ortaya koyuyor. Burada not etmeye değer bazı yeni gerçekler var. Lütfen yıllar açısından “tarihlere” yakın dikkat gösterin. Ve elbette aşağıdakileri okurken nasıl hissettiğiniz ile ilgili kendi içsel rehberliğinizi, ayırt edişinizi kullanın.



Andromeda Konseyi


“Andromeda Konseyi (Konsey) üye yıldız sistemleri ve gezegenlerinin galaksiler arası yönetim kuruludur. Bazıları 3 ncü ve esaseb 4 ncü, 5 nci & 6 ncı boyut olan dünyalardan, insanlardan ve varlıklardan oluşur. Çeşitli renklerde, boyutlarda ve ırklarda olsalar da bu insanlar çok insandır, evrimini farklı aşamalarındadırlar. Bu, kozmosta hakim olan yaşam formudur. Andromeda Konseyinin 12 kıdemli yönetici üyesi vardır. Bu yönetici üyelerin hangi yıldız sistemlerinden & gezegenlerden olduğunu Andromeda Konseyi websitesinde okuyabilirsiniz:

http://www.andromedacouncil.com/about.html

“Konseyin kendisi Dünya yılları ile ölçüldüğünde yaklaşık 20,000 yıldır organize olmaktadır.”

“Konseyin kendisi orijinal olarak yaratılan yönetici yasaları & talimatları ile sorumludur ve gerekli olduğunda kendi üye yıldız sistemleri & gezegenler tarafından bu yasalar & talimatlar değiştirilir.”

Başka otorite yoktur.

“Konsey aldığı kararlarda & yaptığı eylemlerde çok dikkatlidir ve çok tedbirlidir. Onun yönetimi en yüksek derecede özenli, kesin galaksiler arası standartlar, etikler & protokoller ile yönlendirilir, ölçülür ve bunlara sadık kalınır. Aldığı her karar çok dikkatlidir ve düşünülmüştür.”

“En önemlisi, Dünya insanları da dahil tüm hissedebilir zeki yaşamın özünde olan egemenliğine & özgürlüğüne değer verir. Bu, Konseyin kesinlikle insanlığın haklarına, kendi büyüme ve evrimi için her insanın özgür irade seçimine, en uygun olan kararları almasına kesinlikle değer verdiği anlamına gelir.”

Uzaydaki Savaşı Kazanıp Draco & Hydra Reptilianlar ve Orion Gri İttifakını Yendikten Sonra Andromeda Konseyinin Dünyada Çalışmaya Devam Etmesinin Nedenleri

“Konsey Ağustos’un sonlarından bu yana Procyon yıldız sistemindeki insanlarımızın çalışmalarının kanıtlarının gösterdiği gibi çok meşgul idi. Dünyadaki kalan Reptilianları & Grileri temizlemek için Virginia, Colorado, New Mexico, Nevada ve diğer yerlerdeki yer altı üslerini & tünel sistemlerini yok etmek üzere oldukça yön belirleyici, oldukça odaklanmış sonic ışınlar kullandılar. Ben, Tolec şimdiye dek 6 haftadır bunu anlatıyorum. Ayrıca şimdi kalan yer altı & denizaltı Reptilian & Gri operasyon üslerini temizlemek için gezegeninizdeki diğer bölgelerde çalışıyoruz. Ama, ABD bölgesi bu kötücül varlıkların en yüksek yoğunlukta oldukları yerler idi. Önce bunları ele almak gerekliydi. İş tamamlandı.”

“Bu nedenle, özgürlüğünüz için savaşarak uzaydaki savaşa eşi görülmemiş şekilde dahil olmamızdan bu yana ilk kaygımız her zaman Dünya insanlarının yaşamlarının özgür olması, güvende olması, sevgi dolu olması ve korunmuş olması idi... gezegeninizdeki her insan kendi yaşam yolculuğunu yaparken. Buna dahil olmamızın ilk nedeni ve hala da öyledir, kesin olarak saf dışı bırakmaktı. Dünyayı ve uzun süredir riskte olan insanlarını yönetme & manipüle etme devam eden girişimlerinde kötücül Reptilianların & Grilerin bozduğu, karıştırdığı şeyleri bertaraf etmek. Şimdi, dünyanızdan bu kötücül varlıkların temizlenmesi için gereksinim duyduğu son ‘temizlik’ yardımını sağlamak için insanlık adına çalışıyoruz. Dünyanın & insanlığın özgür olmaya hakkı var. Özgür & egemen olmaya hakkınız var… ve sizi bekleyen yeni 4 ncü boyut dünyasının huzurunun, ihtişamının & güzelliğinin keyfini çıkarmaya hakkınız var.

“Ayrıca, doğru zaman geldiğinde arzu ettiğiniz bilgileri veya yardımı sunmak için ‘kişisel olarak’ sizin için burada olacağız… Dünya & insanları 4 ncü boyut yaşamına evrimleşirken yapacağınız seçimlere dayanarak. 4B yaşama evrimleşmek için, bu gerçekleşirken burada Dünyada sadece bunu deneyimleyin. Basit. Kusursuz. Direkt. Başka bir şey yok.

Galaktik Federasyon


“Andromeda Konseyinin 10 kıdemli üyesini bulunduran uzun süre önce oluşturulan ‘Galaktik Federasyon’ Tau Ceti yıldız sisteminde yerleşiktir.”

“Dünya yılıyla yaklaşık 5,000 yıldır Andromeda Konseyinin resmi üyesi olmuştur. Galaktik Federasyonun kendi Başkanı & Başkan yardımcısı ve 5 konsey üyesi vardır: yüksek rütbeli bir Komutan, eşdeğer tıbbi Amiral, Kıdemli xenobiologist (dünya dışı yaşam formlarını inceleyen biyolog), Eğitim kurulu Başkanı ve Yüksek Seviyeli bir Diplomat.”

“Galaktik Federasyona katılmakla ilgilenen gezegenler için, onun başlıca ilgileri şunlardır: ticaret, eğitim, genelde uzayın keşfi ve insanların birbirlerinin arasında yaşayabilmeleri ve gerçek sosyal, kültürel, dil öğrenimi ve bilgi değişimi deneyimine sahip olmaları için başka dünyalara özel yolculuklar.”

“Galaktik Federasyon yaklaşık 140 yıldız sistemi ve 300 gezegenden oluşmaktadır. Kendi ilgilerinin peşinde olan gezegenlerin Galaktik Federasyona katılmaları veya çıkmaları ile gezegenlerin bu sayısı artar ve azalır.”

“Galaktik Işık Federasyonu (Galactic Federation of Light), ayrıca Galaktik Işık Konfederasyonu olarak da bilinir”

“Galaktik Işık Federasyonu” veya “Galaktik Işık Konfederasyonu” hakkında bildiğim şey, onun Dünyaya bağlantılarla Sirius yıldız sisteminde yerleşik olduğudur.”



“Açıklığa Kavuşturma & Farkı Ayırt Etme”

“Yukarıdaki 2 organizasyon hakkında açıklığa kavuşturma & farkı ayırt etme amacı için çok berrak, yerinde ve anlaşılır olmak için, Andromeda Konsey toplantılarının çoğunun yapıldığı ana biyosferin Komutanına Konseyin Galaktik Işık Federasyonu hakkında ne bildiğini dün sordum:

“bu noktadan itibaren kelimesi kelimesine Komutanın söylediklerini yazacağım. Lütfen not edin, o Andromeda Konseyinin tüm desteğine sahiptir.

“…Galaktik Işık Federasyonu, onları biliyoruz. Yaklaşık 1,000 yıldır ortalardalar. Evet, Sirius’ta yerleşikler. Küçük olarak başladılar ve hala gruplarına dahil olan çok sınırlı gezegenler var. Onlar Andromeda Konseyinin üyesi değiller. Onlarla bir ilgimiz yok.”

Ve hayır, Galaktik Işık Federasyonu Galaktik Federasyon değil. Kesinlikle değil.”


“Komutana Galaktik Işık Federasyonu üyeleriyle uzayda veya burada Dünya gezegeninde muhtemel işbirliği hakkında sordum ve işte söyledikleri:

“…hayır, hayır. Galaktik Işık Federasyonu ile işbirliği yapmıyoruz. Ne de Galaktik Işık Federasyonun parçası veya üyesi olan herhangi bir yıldız sistemi veya gezegen ile işbirliği yapmıyoruz. Hayır.


Özet

“Bitirirken, henüz anlattığım bilgilere yeni uyanan Dünya insanları için bazen bu kafa karıştırıcı olabilir. Ama böyle olmak zorunda değil. Bunu basit tutmak için her zaman elimden geleni yaptım.

Doğru miktarda ayrıntı, tanımlamalar ve açıklık ile hangi bilginin sizin için doğru olduğunu daha iyi ayırt edebilirsiniz. Buna göre hareket edin.

“Evriminizdeki 4 ncü boyut insan olma adımını kolaylıkla, dinginlikle, zarafetle & huzurla atmanızı dilerim. Bunların hepsi size bağlı.

“Size yolunuzda, yaşam yolculuğunuzda huzur diliyorum.”

Andromeda Konseyi websitesi


www.andromedacouncil.com

exopolitics@exopolitics.com

http://www.kosulsuz-sevgi.com/kanal-mesajlari/andromeda-mesajlar/andromeda-konseyi-11-11-11-4-ncu-boyut-insan-olarak-yasam-hakkindaki-gercekler-2/



27 Kasım 2011 Pazar

Aşılar ve Karanlık Güçler

Aşılar ve Karanlık Güçler



10 Ağustos 2009 Şimdi girdiğiniz tehlikeli ve güvenilmez (gizli tehlikelerle dolu) bir geçit ile ilgili konuşmayı diliyoruz. Kaotik Düğümleri tartıştığımız son mesajımızda bundan bahsettik. Bizim perspektifimizden bu tür bir kaosun tezahür etmesine yaklaşıyorsunuz. Bunun birçok nedeni var, bunları keşfetmeyi diliyoruz. Ama önce insan bilincinin egemenliğine (hakimiyetine) olan inancımızı onaylamayı diliyoruz.

Yazgılarınız önünüzde ortaya çıkarken bile, bunları bireysel ve kollektif olarak değiştirebileceğinize inanıyoruz. Bu nedenle, bu mesaj bir kötü son mesajı değil, hazır bulunmaya ve spiritüel üstatlığa bir çağrıdır. Gördüğümüz üzere, genel olarak “domuz gribi” olarak adlandırılan H1N1 Virüsü genetik olarak düzenlendi ve yaratıldı. Bu doğal bir mutasyon değildir. Bu, sizi kontrol etmek ve manipüle etmek için hükümetlerinizin arkasındaki gizli güçlerin bilinçli teşebbüsüdür.

Bu sosyal bir deneydir, başarılı olurlarsa korkunç sonuçları olan bir deneydir. Virüs ile ilgili bilginin yalanları, yarı – gerçekleri ve manipülasyonları çok karışıktır, zor anlaşılırdır. Ancak sonuç ne olursa olsun, bunun insan bilinci tarafından başlatılmış olduğu bizim için açıktır. Ve ayrıca bunun sadece insan bilinci tarafından iptal edilebileceği (bozulabileceği) de bizim için aşikardır. Hayatta kalma korkusu manipüle etmek için kullanılan en büyük taktiklerden biridir ve bu karanlık güçler bundan sonraki birkaç ay bu korkunun artmasını sağlamak için ellerindeki her aracı kullanacaklar. Spiritüel üstatlar olarak göreviniz bu kollektif zihin kontrolünü aşmak ve meydana gelecek olan kaosta kendi kişisel yolunuzu bulmaktır.

Bunu nasıl yapacağınız ile ilgili belirli yönergeler yoktur. Bu size ve ayırt etme kapasitenize bağlıdır. Bizim perspektifimizden, sosyal bilincinizin dokusunda bir çatlağın ortaya çıkması olarak görünüyor. Korkunun tarafını tutacak olan ve aşıları da içeren, ama aşılarla sınırlı olmayan radikal eylemlerin alınmasında ısrar edenler vardır. Her biriniz bununla ilgili kendi kararlarınızı vermelisiniz, çünkü bedenlerde yaşayan sizlersiniz ve en çok etkilenecek olan sizsiniz. Ancak bizim perspektifimizden, bu aşıları yüksek derecede kuşkulu gördüğümüzü söylemeliyiz. Bunlar kirletilmiştir.

Bu aşılar korumazlar. Aslında, birçok insanın sağlığına zarar verirler ve “nano teknoloji” adı verilen emekleme dönemindeki bilimsel alandan formüle edilmiş zihin kontrol cihazları içerirler. Tekrar, bu durumda ne yapmanız veya yapmamanız ile ilgili size tavsiyede bulunamayız ve bulunmayacağız. Bu sizin bağımsız seçiminizdir. Biz sadece gördüğümüz şeyi ve durumu nasıl gördüğümüzü bildiriyoruz. Ekonomik problemleriniz bitmedi. Ekonominizin bazı unsurları, ekonomik gücün dizginlerini ellerinde tutanların kapalı kapılar arkasındaki sinsi eylemleriyle stabilize edildi. Ama sistem zaman bombaları ile delik deşik ediliyor ve artan ekonomik bunalımın stresi kaosa eklenecek. Siz kaotik düğümler olarak tanımladığımız şeye yaklaşırken, tırmanacak olan birçok başka unsurlar vardır.

Ancak bu mesajın ana amacı şu anda önünüzde olan güvenilmez ve tehlikeli geçitte bir gidiş yolu sunmaktır. Bunlar yüreksiz olma zamanları değildir. Bunlar en büyük cesaret, içgörü ve sezgi rezervlerinizi talep edeceğiniz zamanlardır. Sözlerimiz zamanın gerçeğini hissedenler içindir. Eğer size söylediklerimiz sizin için çok inanılmaz ise, okumaya devam etmenizin bir anlamı yok. Sözlerimiz zamanın geldiğini, gerçek üstatlığa ihtiyacın geldiğini bilenleriniz içindir. Zihinlerinizde ve kalplerinizde hangi korkular olursa olsun, içinizde cesaretin yükseleceğini biliyorsunuz, çünkü tüm yaşam sizin seçimlerinize bağlıdır.

Kollektif zihin kontrolü vasıtasıyla korku artarken, bunu aşmanız ve medya, sosyal baskı, olası hükümet etkileşimleri ve müdahaleleri vasıtasıyla başınızı çevirdiğiniz her yerde size açılacak olan yanlış bilgi koridorlarını bypass etmeniz çok önemlidir, aslında zorunludur. Önceki birçok iletişimimizde bunu başarmanın çeşitli araçları ile ilgili konuşmuştuk. “Esriklik ve Kalp”, “Denge Holonu” ve özellikle “Yükseliş Holonu” mesajlarından bahsediyoruz.

Bunlar tekniklerdir, zihin için içsel teknolojiler. Zihin kontrolünü aşmanıza yardımcı olabilirler ve olacaklardır. Ama tartışmak istediğimiz daha basit yöntemler vardır. Bunlar en temel doğanızın veçheleridir. Bu “sırların sırrı” oldukça basittir, sizler yaratıcı varlıklarsınız (hem insan hem ilahi). Doğanız ile ilgili bu bilgi dinleriniz ve bazı felsefeleriniz tarafından sizden kasten gizlendi. Bu sırlar yasak meyvelerdir, çünkü bunların niteliğinde olsaydınız, materyallikte yaşarken bile kendi ilahiliğinizi bilgisini elde ederdiniz. Tam bu anda ve yaşamınızın her anında geleceğinizi yarattığınızın bilgisini elde ederdiniz: düşünceleriniz ve hisleriniz vasıtasıyla ve kendiniz ve başkaları ile ilgili ne düşündüğünüzü ve hissettiğinizi seçerek. Sırların sırrı” sizi insan sınırlarının hapishanesinden özgürleştirir.

Zamanınızın, mekanınızın ve durumunuzun kısıtlamalarından özgürleştirir. Bunu, kendi zihninizin giriş kapısını açarak, zihninizi kendi bencil amaçları için insanın kaderini manipüle eden o güçler tarafından size yansıtılan zihinsel mahpusluktan özgürleştirerek yapar. “Sırların Sırrı”nın dört veçhesi vardır. Birincisi spiritüel içgörü veya vizyon elde etme yeteneğinizdir, örneğin size yansıtılan yalanları görebilme. Ve en büyük karanlıkta bile “doğru yolu” görebilmektir. İkincisi hissetme yeteneğinizdir. Bu, sırların özüdür. En büyük hazinenizdir, ayrıca en büyük tereddütünüzdür. Sizi kontrol ve manipüle etmek isteyenler bu dondurucu veya felç edici, düşük duygusal spektrumda olan şeyleri hissetme yeteneğinizin onların amacına hizmet edeceğini biliyorlar. Üçüncü veçhe gerçeğinizi söyleme yeteneğinizdir. Birçoğunuz için gelen zamanlar, etrafınızdakiler için tamamen karşıt olduğunda bile, gerçeğinizi berrak şekilde konuşmanızı talep edecek. Ve dördüncü veçhe eyleme geçme yeteneğinizdir. Bu dört veçhe bir arada köklenmiştir ve özgürlüğünüzün kaynağıdır.

Kalbinizin doğasında hissetme kapasiteniz var ve bu tüm sırların en derin olanıdır. Çünkü bu titreşim alanınızı değiştirmenizi sağlar ve bu, kollektif zihin kontrolünü aşmanın anahtarıdır. Bu saçma bir biçimde çok basit görünse de, bu sırların esaslı gerçeği sizin sevinç, takdir ve şükran dediğiniz şeydir. Yaşamınızdaki hangi nedenle olursa olsun size sevinç, neşe takdir ve şükran veren her şeyi, durumları, insanları, kendi düşüncelerinizi ve hislerinizi vs keşfedin. Bunu zehirli otların ortasındaki değerli bir bahçe gibi büyütün, çünkü o zaman bu bahçe büyüyecektir ve besin verecektir. Paradoksal olarak birçok seviyelerde (sadece duygusal ve psikolojik olarak değil, spiritüel ve hatta fiziksel olarak), sevincin, takdirin veya şükranın gücü belli bir büyüklüğe veya kuvvete eriştiği zaman, fiziksel realitede tezahürlere neden olabilir.

Ve böylece en karanlık anlarda bile, korkuyu aşmak ve sevinç, takdir ve şükranı büyütmek için spiritüel üstatlığı taşırsanız, beklenmedik mübarek anlar ve durumlar kendilerini size sunar. Ve son olarak, bu karanlık zamanların en büyük saatleriniz olabileceğini söylemeyi diliyoruz. İçinizde Sırların Sırrını taşıyorsunuz. Bunları kullanın. Perdenin ötesinde sizi bekleyen yeni dünyaya geçin. Var olmanın bu yeni boyutuna giden yolunuza hayırlı kutsamalar saçılsın.

Hathorlar

Van Depremi Tektonik Saldırı mı ?




ABD “DEPREM SILAHI” TÜRKİYE’Yİ VURDU

23 Ekim 2011


Bugün Kremlin’de Karadeniz Donanmasından ‘flaş’ bir rapor alındı, buna göre Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine karşılık olarak ABD korkulan “Deprem Silahları”ndan biriyle Türkiye’ye saldırdı.

Bu rapora göre Karadeniz’deki ve civarındaki Rus monitor istasyonları son 36 saatte iyonosferde “hızlı” bir ısınma gözlemeye başladılar, bu ısınma doğu Türkiye’yi vuran 7.3 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce zirveye ulaştı.

İyonosferin ısınmasının, ABD’nin tüm dünyada bulunan ve Alaska’daki ana üslerinden kontrol edilen HAARP tesislerinden çalıştırılan “Deprem Silahlarının belirgin özelliği” olduğunu not etmek önemlidir ve bu silahın en son Mart ayında Japonya’ya karşı kullanıldığı ve 9.0 büyüklüğünde depreme neden olduğu belirlendi.

Rus Donanma İstihbaratı subayları bu saldırının amacının Iraklı Kürt asilerin 4 gün önce 26 Türk askerini öldürmesine karşılık olarak geçen hafta Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine “ciddi şekilde engel olmak” olduğunu söylüyor.

Bu rapor şöyle devam ediyor, ABD’nin “büyük korkusu” Türkiye’nin Irak’a girmesinin daha büyük bir Orta Doğu savaşına yol açacak olması, çünkü Türk ordusu kaynakları İsrail’deki Kürtlerin artan gücünü suçluyor, ama halka “diğer güçler” olarak tanımlıyorlar. 

Amerikan insanlarının bilmediği şey, ABD’nin Irak’ı istilasından kısa süre sonra yüzlerce İsrail Özel Kuvvetler birliklerinin, Türkiye, Suriye ve İran’a karşı bir “kuvvet üssü” inşa etmek için Kuzey Irak’ın Kürt bölgesine akmasıdır. Bu geçen Ağustos’ta İran İsrail’in ayrıca Kuzey Irak’a insansız hava araçları göndermeye başladığını bildirdi. [NOT: Bu üssün fotoğrafları çekilmişti]

Rus istihbarat analisti uzun zamandır Amerika’nın tüm Orta Doğu (bazıları tüm dünya için olduğunu söylüyor) için “master planı”nın tüm bölgeyi kendi orijinal kabile sınırlarına geri bölmek olduğu konusunda uyarmakta. 

ABD “master planın”ın başarısından şüphe edilemez, çünkü son 25 yılda Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Afganistan, Irak ve şimdi de Libya’yı böldüler, planları Türkiye, Suriye, İran ve sonra Suudi Arabistan’ı bölmek. 

Türkiye ABD’nin onları parçalama planının ilk kez 2006’da Roma’daki NATO Savunma Eğitim Merkezindeki söylevde farkına vardı, Amerikan Ordusu Subayı Türkiye’deki 18 şehrin “Kürdistan” olarak gösterildiği bir harita kullandı. Daha sonra ABD Savunma Sekreteri Donald Rumsfeld bu harita için özür dilese de, bu son saldırı onların gerçek amaçlarını gösteren örneklerden biri.

ABD’nin Türkiye’ye karşı bu saldırısının tüm ayrıntıları henüz değerlendirilmemiş olsa da, Rus Donanma yetkilileri bu raporda daha fazla saldırıların “yakın” olduğunun düşünülmesi gerektiği konusunda Kremlin’i uyardılar.


Konu İle İlgili Video

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=A0Zy061nppg

Rusya - Yeti (Koca Ayak) Gerçeği


Rusya’nın Sibirya bölgesinde yaşadığına inanılan ve araştırmacıların yıllardır izini sürdüğü Yeti’nin (koca ayak) var olup olmadığını araştıran komisyon son kararını vermek üzere.

RUSYA KOCA AYAK UYARISI YAPTI / ARŞİV

Rusya, ABD, Kanada, İsveç ve Estonya’dan araştırmaya katılan bilim insanları, Yeti’nin izini bulmak için Kemerovo’nun Taştagolski kasabasını ve Yeti’nin yaşadığına inanılan Azaski Mağarası’nı inceledi.

Interfax haber ajansının verdiği bilgiye göre, bilim insanları Kemerovo bölgesel idaresi yetkililerine sundukları raporda, “Azaski Mağarası’nda Yeti’nin varlığını kanıtlayan belirleyici delillere ulaşıldığı” ifade edildi.

Raporda, araştırmacıların ayak izleri, Yeti’nin dinlendiği düşünülen yer ve Yeti’nin yaşadığı bölgeyi belirlemek için çizdiği çeşitli işaretler bulunduğu bilgisi verildi. Dahası, Rus bilim insanı Anatoli Fokin’in Yeti’ye ait olduğu düşünülen birkaç saç teli bulduğu belirtildi. Saç ve elde edilen diğer bulguların laboratuarda analiz edileceği açıklandı.

ABD’DEKİ KOCA AYAĞIN BENZERİ Mİ



Yabancı analistler ise Yeti’nin ayak izleriyle, ABD’nin Michigan eyaletinde yaşadığına inanılan yaratığın ayak izlerini karşılaştırdı.

ABD’den gelen veriler de incelendikten sonra, Sibirya’daki araştırmada yer alan İsveçli bilim insanı Ingemar Ramel, “Tüm bulgular değerlendirildiği zaman Kemerovo bölgesinde Yeti’nin varlığının üzde 95 oranında onaylandığını” belirtti.

Yıllardır esrarı çözülmeye çalışılan Yeti, Rusya’nın Şoria Dağı’nın sembolü haline geldi. Kemerovo bölgesinin Taştagolski kasabasında ise en çok satılan turistik eşyalar Yeti ürünleri. Hatta, kayak mevsiminin başlangıcı her yıl Yeti Günü olarak kutlanıyor.


EK OLARAK ŞU BİLGİLERİ VERMEK İSTERİM  

Yeti ve Koca Ayak dedikleriniz, Dünya’daki genetik deneyin erken versiyonlarıdır, başlıca 200,000 yıl önceki Atlantis aşamasından kaynaklanır. Bu varlıklar zekidir, ama genetik olarak noksandır, zarar görmüştür. Bu kocaman formlar işçi insansı hayvanlar yaratmak için, insan DNA’sı ile maymunun DNA’sı kullanılarak genetik olarak yaratıldı; daha büyük zekaya sahip olan, ama beynin bazı bölgelerinin ‘fişini çeken’ genetik tertibat veya aşılamaları olan bir hayvan yaratmak için. Bunlar Atlantis’in ‘diğerleri’ denilenlerin hayatta kalanlarıdır. Bunlar madenlerde, çiftliklerde ve ormanlarda iş gücü için zalimce yaratılan varlıkların kalıntılarıdır. Duyguya ve genişleyen düşünmeye izin veren beyin bölgeleri kendi kodlarında yapay olarak noksan bırakıldı, yine de bu zayıflatılmış yaratıklarda yaşayan, yunuslarda yaşayan aynı kaynaktır; ancak kendi bedenlerinde ifade bulamıyor veya zihinsel olarak belirli sınırların ötesine tekamül edemiyor. Buna rağmen ilahi zekaya sahipler. Sadece fiziksel kuvvet ve hayatta kalma içgüdüsü mekanizmalarında yaşamlarını sürdürebiliyorlar ve büyüyebiliyorlar.

Bu varlıklar Dünya’nın iç boşluklarında yaşamıyor. Onlar mağaralarda, uzak dağlarda, ormanların derinliklerinde ve bataklık arazilerde yaşıyorlar. Onlar geceye özgü varlıklardır. Onlar küçülmekte olan bir ırktır, yani zamanla artık var olmayacaklar. Bu varlıklar insanlardan çok korkuyorlar ve kendi tekamülleri ile ilgili çok büyük üzüntü ve şaşkınlık/utanma deneyimliyorlar. Sizi ihtiyatla izliyorlar, sizin kardeşleriniz olduklarını biliyorlar ve size daha yakın olmak istiyorlar, ama bunu yapamayacaklarını bilecek kadar zekiler. Onların bedenleri uç bölgelerde yaşamak için kalın kıllar ve kalın yağlı deriler geliştirmeye izin vermek üzere gelişti ve burada yaşamlarının son devrini yaşıyorlar. Onların ruhları artık tamamlanmayı istemiyor, çünkü genetik sınırlılıkları tekamül etmelerine izin vermiyor.

Eğer bu varlıklardan birinin gözlerine baksaydınız, büyük bir üzüntü hissederdiniz.


Kaynak Koşulsuz Sevgi - Tıkla

Haarp Teknolojisi; Depremler - Beyin Kontrolü- İklim Değişiklikleri


HAARP TEKNOLOJİSİ ; DEPREMLER,İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ,BEYİN KONTROLÜ


HAARP,Nikola Tesla’nın bulmuş olduğu bir deprem aleti.Tabi bunu geliştirmek ABD’ye kalmış.Aslına bakarsanız Rusya’da Tesla’dan etkilenip 1976’da ‘Ağaçkakan’ projesini inşa etmiştir.Çalıştığı süre zarfında ABD’nin California eyaleti tarihinin en kurak yıllarını yaşamıştır.Bununla kalmayıp iklim değişikliği ve sellere de neden olmuştur.

Radyo dalgalarını inceleyen ABD hükümeti dalgaların Rusya’dan geldiğini fark edince, Rusya’yı iklimleri değiştirmekle suçlamıştır.Bu yüzden 1993 yılında Rusya’daki bu teklonoji durdurulmuştur.

İklimleri değiştirebilecek silahların varlığını kabul eden Birleşmiş Milletler iklim değişikliği için teklonoji üretiminin yasak olduğuna dair bir karar almıştır.



ABD’ye ait olan HAARP Projesi,İyonosfer’in özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska’da Gokana askeri üssü yakınlarında ABD Kara ve Deniz kuvvetlerince gerçekleştirilmektedir.

‘İyonosfer nedir?’ diye soranlara: İyonosfer katman olarak üçüncü katmanda bulunur ve atmosferdeki gazların iyonlara ayrıldığı katmandır ki bu yüzden sıcaklık yüksektir.Özelliği ise; radyo dalgalarını yansıtmaktır.

‘Neden Alaska’daki Gokana askeri üssünde sürdülüyor bu çalışma?’ diye düşünüp araştırdığımda; Alaska’nın dünyadaki elektromanyetik kuşakların özel kesişim bölgesinde bulunduğu ve bu yüzden elektromanyetik alanlarına müdahale edebilmek için en iyi yer olmasından,ayrıca da korunmasının kolay ve gözlerden uzak olmasından dolayı tercih edildiği kanısına varıyorum.

‘Kendime ne gibi sonuçlar doğuruyor,ne işe yarıyor bu HAARP’ diye bir soru yöneltirsem de şu cevabı buluyorum:

1) İklim değişebilir.

2) Kutupları eritebilir ve yerinden oynatabilir.

3) Ozon tabakası ile oynanabilir.

4) Deprem yapılabilir.

5) Okyanus dalgalarını kontrol edebilir.

6) Dünyanın enerji alanları ile oynayarak,insan beyni kontrol altına alınabilir.

7) Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturulabilir.

Ve bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı…

Ancak bana bu maddeler bir şeyi hatırlattı yahu… Küresel Isınma!

Yoksa böyle bir şey yok mu?

Bu sorununda cevabını araştırdım.Sonuç olarak ;




Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchan bir açıklama yapmış; ‘Küresel ısınma iddiasına bağlı olarak dünyanın kuraklaştığına dair somut bir veriye sahip olmadıklarına’dair bir açıklama… Bu varan bir.

Dünyanın en büyük hava durumu kanallarından Weather Channel’in kurucsu küresel ısınma tarihin en büyük yalanıdır demiştir. Bu varan iki.

İngiliz profosörler Stanley Feldman ile Vicant Marks’a göre kutuplar erimiyor,kutup ayıları yok olmuyor ve Maldivler sular altında kalmıyor. Bu da varan üç.

HAARP’a dair daha derinlere inersek;

Projenin resmi amacı İyonosfer’de araştırma yapmak(!) demiştik.

Amerikalı yetkililere göre HAARP’ın amacları;

1) Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek.

2) Denizaltlarında haberleşmeyi kolaylaştırmak.

3) Radar sistemleri geliştirmek.

4) Çok büyük bir bölgede ABD Ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurabilmek.

5) Çok büyük alanlarda petrol,doğalgaz ve mineral kaynaklarını tespit etmek.

6) Cruise Füzeleri (Uçuş süresinin tamamında veya büyük bir kısmında normal bir uçak gibi uçan ama pilotu olmayan güdümlü silah sistemleri) gibi herher türlü saldırıda silahı ve uçakları havada imha etmek.

Ah ne kadar masum amaçlar bunlar.Birleşmiş Milletler ağabey güya izin vermiyor ya ne yapsın canlar.

Birde proje karşıtı bilim adamlarını araştırdığımda karşıma çıkan sonuca göre,HAARP öyle bir güç haline gelebilir ki,elinde tutan dünyanın tartışmasız hakimi olur.

Proje karşıtlarında biri olan ve dünyanın en ünlü Jeofizikçilerinden Prof. Gordon J.F MacDonald’a göre elektromanyetik daha neler yapabiliyor bir bakalım;

HAARP tesislerinde bulunan antenler sayesinde gökyüzüne elektromanyetik dalgalar veya enerji gönderilmekte, İyonosfer tabakasından geri yansıyan bu dalgalar veya enerji yeryüzünde bulunan bir alıcı anten tarafından emilmektedir.

Böylece alıcı antenlerin kurulduğu yerlerde istenilen afetler oluşturulmaktadır.

1997 yılında ABD Savunma Bakanı William Cohen,Georgi Üniversitesi’nde kurduğu cümlelere göz atarsak;

“…Bazılarının elektromanyetik dalgalar yolu ile iklimleri değiştirme,deprem yapabilme (yaratmak Allah’a mahsustur),volkanları harekete geçirme yeteneğine sahip silahlar geliştirdiğini biliyoruz.”

Zamanında Rusya, ABD’ye ‘Ağaçkakan’ açınca ABD’de Rusya’ya HAARP açtı.

Rusya’da hava sıcaklığı 40 dereceyi seyredince bilim adamları boğdurucu yazdan ABD’yi sorumlu tutmaya başladı.

Moskova Devlet Üniversitesi Fizik Fakültesi hocalarından Georgi Vasilyev, ABD’nin çalışmakta olduğu Alaska’daki HAARP İstasyonu’nu resmen Jeofizik ve Tektonik bir silah olarak tanımladı.

Vasilyev: “ HAARP çalıştırıldığı günden bu yana dünyanın değişik bölgelerinde iklim anormallikleri gözlenmeye başladı.Kar yağması gereken yerlerde güneş kavururken,Afrika’da kar yağışları gözlemlenmekte,bu tuhaf olgular genelde küresel ısınmaya fatura ediliyor.' demiştir.


HAARP kullanımının en büyük belirtisi,

Kutup olmayan bölgelerde kutup ışımalarına benzer gökkuşağımsı renkler ortaya çıkmaktadır.(Auroral)

ALH84001(Allan Hills 84001),(Antartika'nın Allan Hills bölgesinde ABD-Meteorit Avcıları Takımı tarafından bulunan bir gök taşıdır.) keşfinden sonra Başkan Bill Clinton, 7 Ağustos 1996'da verdiği bir basın toplantısında şöyle demiştir.

"Eğer bu keşif onaylanırsa, bilimin şimdiye dek dünyamızda perdesini açtığı en şaşırtıcı kavramlardan biri olacaktır.Tahmin edilebileceği gibi,olası etkiler geniş kapsamlı ve ürkütücüdür"

Evet bu durum oldukça ürkütücü! Dünyanın dengesiyle oynamak çok büyük sonuçlara neden olabilir.

Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece dört yıl ömrü kalır.Doğal denge bu kadar hassastır!

ABD Deprem Testi "Korkunç Şekilde Yanlış Gitti", Haiti'de Binlerce Ölüme Neden Oldu





ABD Deprem Testi "Korkunç Şekilde Yanlış Gitti", Haiti'de Binlerce Ölüme Neden Oldu


Rus Kuzey Donanması tarafından Başkan Putin için hazırlanan bir rapor Haiti Adasını harap eden afetsel depremin ABD Donanmasının ‘deprem silahlarından’ birinin test edilmesinin ‘açık sonucu’ olduğunu bildiriyor. ABD bu deprem silahını İran ulusuna karşı kullanmak için planladı, ama ‘korkunç şekilde yanlış gitti.’


Rus Kuzey Donanması, Amerikalıların 1950’de dağıtılmış olan kendi Donanmalarını yeniden oluşturma niyetlerini bildirdikleri 2008’den bu yana Karayiplerdeki ABD Donanmasının hareketlerini ve aktivitelerini izlemekte.


Deprem silah teknolojisinin kullanımı ve geliştirilmesinin eski Sovyetler Birliği ile başlayan uzun bir tarihi var, Amerikan halkı bu silahlardan haberdar değil. Eski Sovyetler Birliği Eylül 1978’de 10 megatonluk bir nükleer bomba patlatarak bunun şok dalgasını İran’a “yönlendirdi”, bu olay 7.4 büyüklüğündeki bir depremle sonuçlandı ve Şah tarafından yönetilen arkasında ABD’nin olduğu rejimin çökmesini hızlandırdı.


Sovyetler’in İran’a yaptığı bu saldırıya Amerikalılar Nisan 1979’da karşılık verdi, yeni geliştirdikleri ‘atomik güçlendirilmiş’ deprem silahlarından birini eski komünist Yugoslavya Ulusuna karşı kullandılar ve 7.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.


1970’ten bu yana ABD deprem silahlarını ‘büyük ölçüde geliştirdi’ ve bu raporlara göre, şu anda ‘şok dalgası bombaları” ile birlikte Tesla Elektromanyetik Puls (atış), Plazma ve Sonik teknolojiyi kullanan cihazlar kullanıyorlar. Ruslar Amerikalıları, Afganlara karşı savaşlarında, Mart 2002’de bu ‘cihazlardan’ birini Afganistan’da patlatmakla ve 7.2 büyüklüğünde bir depremi tetiklemekle suçladılar.


Bu raporlarda, bu hafta Haiti’yi harap eden Karayiblerde ABD Donanması tarafından yapılan deprem silahları testinin, 17 Ocak 1995’te Japon şehri Kobe’yi yok eden 6.8 büyüklüğündeki afetsel depremden sorumlu olan aynı türdeki Tesla teknolojisine dayandığını ifade etmesini not etmek ilginçtir. Gizemli Aum Shinrikyo kültü, depremin gerçekleşmesinden 9 gün önce bir uyarı yapmıştı:


“Aum’un karizmatik gurusu Shoko Asahara, Kobe depremini 9 gün önce tahmin etti. 8 Ocak 1995’te bir radyo yayınında Asahara “1995’te Japonya’ya bir deprem ile saldırılacağını, en olası yerin Kobe olduğunu” bildirdi. Aum Shinrikyo’nun son Bilim ve Teknoloji bakanı Hideo Murai de bu görüşe katıldı. Murai (şimdiye dek yaşamış olan en zeki Japon olduğu söylenir) yabancı haber muhabirlerine konuştuktan kısa bir süre sonra öldürüldü.


“Murai 7 Nisan 1995’te Japonya’daki Yabancı Muhabirler Klübündeki konferansta suçlamalarını sundu. Kobe depremi ile ilgili soruları yanıtlarken, “Elektromanyetik güç kullanarak yapılan bir deprem aktivasyonunun kuvvetli bir olasılığı var veya birileri Dünya’nın içindeki kuvveti kullanan bir cihaz kullanmış olabilir” dedi. Aum liderliği Kobe depreminin bir savaş eylemi olduğuna inanıyordu: “Kobe Şehrinin sürpriz bir saldırıyla vurulduğunu” iddia ettiler, Şehrin “uygun bir deneme tahtası” olduğunu eklediler.


Not: Aum Shinrikyo dini tarikatı bu bilgiyi halka açıkladıktan kısa bir süre sonra yok edildi. 20 Mart 1995’de, Tokyo metro sistemine sarin gazı saldırısı yapmakla suçlandılar, liderleriyle birlikte 11 üyesi ölüme mahkum edildi. FSB, Aum Shinrikyo’nun bu ‘kıyamet’ cihazlarının planlanmış kullanımı bilgisini, Branch Davidian dini tarikatına bağlı olan ABD’li bilgisayar hackerlarından elde ettiklerini ifade ettiklerini bildiriyor.


ABD tarafından geliştirilen Tesla silahları, bir mucit ve makine ve elektrik mühendisi olan Nikola Tesla’nın araştırmasına dayanıyor.


Bu noktada, Tesla’nın deprem silah teknolojisini gözden düşürmeyi isteyen modern günümüz deneylerinin bugünkü Haiti gibi, depremin etkilerine dayanmak için tasarlanmış, bu tür rezonansa dayanmak için inşa edilmemiş olan yapılara karşı yönlendirildiğini not etmek önemlidir. Geçen hafta ABD donanmasının bu deprem silahlarından 2’sini test etmesinin ışığında bakıldığında en önemli fark, Kuzey Kaliforniya’yı vuran 6.5 büyüklüğündeki depremle sonuçlanan Pasifik testlerinin ölüme neden olmaması, Karayipler testinin ise tahminen yaklaşık 500,000 masum insanın ölümüne neden olmasıdır.


Bu raporların, ABD Donanmasının, bu deprem silahları testinin potansiyel olarak Haiti’de felaketsel zarara neden olabileceğini ‘tam olarak bildiğini’ ve Güney Komutasının Komutan Yardımcısı General P.K. Keen’i, eğer gerekirse adadaki yardım çabalarını denetlemesi için önceden pozisyonlandırdıklarını bildirmesi de eşit derecede önemlidir.


Amerikalılar İran’daki İslam rejimini yıkmak için tasarlanan bir seri felaketsel depremle İran’ı yıkmayı planlıyorlar.



ABD Yeni Deprem Testine Hazırlanırken Dünya Sallanıyor


ABD Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programını (HAARP) izleyen Rus Uzay Kuvvetleri (VKS) bugün, Amerikalıların potansiyel olarak Haiti’yi harap eden depremle aynı ölçekte başka bir deprem testine hazırlandıkları uyarısını yaptı.


Bu raporlar, bu yeni Amerikan deprem testinin nedeninin bir önceki testin ‘felaketle sonuçlanan’ başarısızlığı olduğunu söylüyor. Önceki deprem testi Dünyamızın içsel manyetosferinin dengesini bozdu, öyle ki son 30 günde, 2009’un ilk 90 gününden çok daha fazla deprem rapor edildi (buna potansiyel felaket bölgesi olan Yellowstone volkan kazanındaki 600 den fazla deprem dahil).


Şimdiye kadar Venezuella başkanı Hugo Chavez, ABD’ye bu felaketsel deprem silahlarının testini hemen durdurması çağrısını yapan tek Dünya lideri oldu ve Amerikalıları ‘Tanrıyı oynamakla’ suçladı. Rusya Today News haber servisinde şunları okuyabiliriz:


“Russia Today’e göre, Chavez ABD’yi eko – türde felaketlere neden olabilen “tektonik silah” testinin parçası olarak Haiti’deki 7.0 büyüklükteki depreme neden olmakla suçluyor. Latin Amerika lideri ABD’nin “Tanrıyı oynamayı bırakması” gerektiğini ekledi.”


Chavez bu “deprem silahlarının” en sonunda İran’a karşı kullanılacağını söyledi. Chavez bu silahların iklimi değiştirebileceğini ve elektromanyetik dalgaların kullanılmasıyla uzaktan depremler ve yanardağ patlamalarını başlatabileceğini söylüyor.”


Amerikalıların büyük çoğunluğu deprem silahlarının geliştirilmesinin ve kullanılmasının uzun zamandır bilinmekte olduğu bilmese de, Savunma Sekreteri William Cohen 28 Nisan 1997’de ABD Savunma Departmanı basın brifinginde, gelecek savaşların tehlikelerinden söz ederken şunları söylemişti:


“Alvin Toeffler bunlarla ilgili yazdı; bazı bilim adamları laboratuarlarında etnik özellikleri olan belirli patojenler (hastalık mikrobu) üretmeye çalışıyor, böylece sadece belirli etnik grupları ve ırkları yok edebilecekler; ve diğer bilim adamları bir tür mühendislik, belirli ekinleri yok edebilen böcek türleri tasarlıyorlar. Diğerleri elektromanyetik dalgaların kullanılmasıyla uzaktan iklimi değiştirebilecekleri, depremler ve yanardağ patlamaları başlatabilecekleri eko – türde bir terörizm ile meşguller.”


Amerikalıların bu yeni HAARP jeofiziksel silahlarını kullanmaları, Rusya’nın bunların Küresel bir felakete yol açabileceği uyarısını yapmasına da neden oldu:


“Birçok uzman ve bilim adamı 2002’nin yaz aylarında Avrupa ve Asya’yı vuran tahmin edilemez doğal felaketlerin ve birçok insan kaynaklı felaketin nedeninin belirli küresel nedenler olabileceğine inanıyor. Öncelikle, gizli jeofiziksel silah testleri olasılığından başlamalı. Bu testler ya gizliydi ya da gayri resmi idi.”


Önceki raporlarda Rus Kuzey Donanma yetkilileri ABD’nin Haiti’yi yıkmaya niyet ettiğine inanmadıkları belirtilirken, yeni bilgi Amerikalıların buna hazırlandığını gösteriyor:


“Depremden bir gün önce Miami’de ABD Güney Komutasının merkezinde bir Haiti felaket yardım senaryosu tasavvur edildi.”


Diğer Batılı raporlar, İngiliz donanma filosunun depremden önceki gün Haiti civarındaki suları terk ettiklerini ifade ediyor. İngiliz donanma filosu 1700’den bu yana Karayiplerde bulunmakta. 


Not: Batı, bunun gibi Askeri “talimleri” gerçek olayların üstünü örtmek için uzun zamandır kullanmaktadır, örneğin 11 Eylül 2001 saldırısından önce ve sonra yapılan talimler ve 7 Temmuz 2005’te Londra metro sisteminin “bombalanma provası”nın gerçek saldırı ile aynı zamana denk gelmesi. 


Bu yeni deprem silahı testinin yeriyle ilgili, raporlar Kuzey ve Güney Amerika’nın Batı kıyılarının tehlikede olduğunu ve felaketsel olaylar görebilecekleri uyarısını yapıyor.